İşçiler, emekçiler, kardeşler!
1 Mayıs, ezilen ve sömürülen insanlığın binlerce yıldır verdiği mücadelenin sembolüdür. İnsanın insana kul köle olmaktan kurtulduğu, sömürünün sona erdiği ve özgürlüğün hâkim olduğu bir dünya mücadelesinin adıdır! 1 Mayıs, umudu ve güzel yarınları temsil eder. Dini, dili, kültürü, rengi, yaşadığı coğrafya ne olursa olsun… Dünya emekçileri aynı bayrak altında birleşir. 1 Mayıs dışında hiçbir özel gün ve bayram; dil, din ve kültür farklarını aşarak dünyanın dört bir yanındaki insanları aynı bayrak altında buluşturamıyor. Yalnızca 1 Mayıs; Asya’dan Amerika’ya, Afrika’nın derinliklerinden Avrupa’ya, Türkiye’den Çin’e, oradan Avustralya’ya kadar farklı milletlerden emekçileri sömürüye, savaşlara, baskı ve zorbalığa karşı birleştiriyor. Bu nedenle 1 Mayıs, sosyalist dünya mücadelesinin en büyük ve vazgeçilmez günüdür, emekçilerin bayramıdır!
Kardeşler!
Her 1 Mayıs’ta olduğu gibi, 2025 yılının 1 Mayısı’nda da dünyanın dört bir tarafında emekçiler, gençler ve kadınlar meydanlara çıkacak. Hep birlikte demokratik haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkacak, “özgürlük” diye haykıracağız! Sömürüye, yoksulluğa, emperyalist savaşlara, soykırıma, geleceksizliğe, faşizme, baskı ve zorbalık rejimlerine SON diyeceğiz!
Dünyada ve Türkiye’de son derece olağanüstü koşulların hâkim olduğu günlerden geçiyoruz. Bu nedenle 2025’in 1 Mayısı, dünya emekçileri için çok daha özel bir gün hâline gelmiştir. Türkiye’de tek adam rejimiyle ifadesini bulan zorbalığa karşı biriken öfke, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından patladı. Arşa çıkan adaletsizliği ve demokratik hakların tümüyle ortadan kaldırılmasını protesto eden İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin polis barikatını aşması, eylemlerin ülkenin dört bir yanına yayılmasının önünü açtı. Üniversite gençliğinin öncülüğündeki bu protestolar büyüyerek ve yaygınlaşarak bir emekçi halk hareketine dönüştü. Böylece uzun, boğucu yılların ardından ilk kez emekçiler, faşist rejime karşı tepkilerini sokaklarda ve meydanlarda kitlesel olarak dile getirmeye başladılar. Kuşku yok ki CHP’nin İstanbul Maltepe’de düzenlediği mitinge 2 milyondan fazla insanın katılması da nefessiz kalan toplumun faşist rejime duyduğu öfkenin ve isyanın bir ifadesidir!
Kardeşler!
Hepimiz biliyoruz ki gelişen halk hareketinin esas amacı İmamoğlu’nun siyasi kariyerine ya da CHP’ye sahip çıkmak değildir. İmamoğlu’na yönelik operasyon, toplumda hâkim olan adaletsizlik duygusunun zirve yapmasına ve bardağın taşmasına neden olmuş, eylem dalgasını tetiklemiştir.
Tek adam rejimi olarak da adlandırılan faşist rejim, 7 Haziran 2015 seçim sonuçlarının tanınmamasıyla başlayan ve 15 Temmuz (2016) ile birleşen sürecin devamında kuruldu. Zorba tek adam rejimi, o günden bugüne anayasal dayanaklarını genişletmek, kendisini güçlendirip mutlaklaştırmak için sayısız darbe yaptı. Her türlü hak ve özgürlüğü bastırdı, zaten son derece zayıf olan demokratik mekanizmaları yok etti. Varlığını sürdürmek için durmaksızın topluma kin ve nefret kustu, halkı yapay temellerde bölüp parçaladı. Kürt halkının demokratik talepleri suç sayıldı, liderleri cezaevine dolduruldu, belediyelere kayyumlar atandı. Muhalif olan herkesin “terörist” ilan edilmesi, sokak röportajlarında iktidarı eleştirenlerin bile tutuklanması, toplumun geniş kesimlerinin horlanıp aşağılanması, hayvan ve doğa katliamları, korku ve sindirme operasyonlarıyla seçimlerin çalınması bu rejime karşı muazzam bir öfke birikmesine neden oldu.
Rejimin sermaye sınıfını daha da zenginleştirmeye yönelik ekonomi politikaları, korkunç bir enflasyona, ücretlerin erimesine, hayat pahalılığına ve işçi sınıfının daha fazla yoksullaşmasına yol açtı! Sefalete itilen emeklilerin yaşamı zehre dönüştü. Tarımda, gübreden tohuma kadar tüm ithal girdilerin fahiş fiyatlara ulaşması, çiftçiyi yoksullaştırdı ve çıkışsızlığa sürükledi. Üniversiteyi bitiren yüzbinlerce genç, işsiz ve geleceksizdir. Ne okulda ne işte olan gençlerin sayısı 2,5 milyonu aşıyor. Üniversite öğrencilerinin yanı sıra lise ve hatta ortaokul öğrencileri bile yarınlarının ellerinden alındığını, karanlığa sürüklendiklerini biliyor. Hak etmedikleri hâlde yandaşlar devlet dairelerine yerleştirilirken, yetenekli ve çalışkan yüzbinlerce insanımızın geleceği çalındı. İnsan ve doğa, devlet kaynaklarını yağmalamaya ve zengin olmaya odaklanan zorbalık rejimi ve çevresinin umurunda değil. İktidar, gerekli önlemleri almadığı için on binlerce insanımız depremlerde yaşamını yitirdi, ormanlarımız içindeki canlılarla birlikte yanıp kül oldu.
Kardeşler!
Oy oranı eriyen ve toplumsal desteği giderek zayıflayan rejim, varlığını sürdürebilmek için seçim mekanizmasını fiilen ortadan kaldırmaya girişmiştir. Artık hile ve manipülasyonla bile seçim kazanamayacağını bilen bu rejim, açıkça devlet gücünü kullanarak en güçlü cumhurbaşkanı adayını tutuklatmış, CHP’ye kayyum atayarak onu ele geçirmeye çalışmış, toplumu bütünüyle ezip sindirmeyi hedeflemiştir. Fakat bu son operasyon, “artık yeter” noktasına gelen toplumun öfkesini patlatmış ve bir emekçi halk hareketinin doğmasına neden olmuştur.
Bu eylemler, geniş muhalif kitlelerin faşist rejime, onun sınır tanımaz keyfiliğine, her türlü demokratik hakkın boğulmasına, adaletsizliğe, can yakan yoksulluğa, emeklilerin sefalete itilmesine ve doğanın talanına karşı bir HAYIR çığlığıdır! Bu eylemleri doğuran önemli sebeplerden biri, toplumun zorbalıkla baskı altına alınması ve nefessiz bırakılmasıdır! Tek adam rejimi, asla bu kadar büyük bir tepki ve eylem dalgasını beklemiyordu. Şimdi önüne bir halk hareketi çıktığı ve kötücül planları darbe aldığı için öğrenci gençliğe ve sosyalistlere kin ve nefret kusuyor. Gösterilere saldırarak; gençleri, gazetecileri, sosyalistleri, sendikacıları gözaltına alıp tutuklayarak emekçi halk hareketini ezmeye çalışıyor.
Kardeşler!
Gelecek Bizim Gelecek Sosyalizm sitesindeki yazılarımızda defalarca dikkat çektiğimiz gibi, Türkiye toplumu çok yönlü ve çok katmanlı bir dönüşüm sürecinden geçmektedir. Bu dönüşüm son derece karmaşık ve çelişkili olsa da yönü ileridir. Nemrutlaşan bir siyasi iktidar, sadece ve sadece devlet zorbalığıyla ayakta kalamaz, toplumdaki değişim arzusunun önüne geçemez!Bu rejimin, toplumda biriken sorunları çözmeye ne enerjisi ne de kabiliyeti var! Bu rejim, sanıldığının aksine çok güçlü değildir. Onun gücü, yıllarca toplumu korkutarak ve emekçilerin demokratik haklarını kullanarak meydanlara inmesini engelleyerek sağlanıyordu. CHP’nin başını çektiği muhalefet de rejimin çizdiği sınırlarda hareket ediyordu. Fakat korku duvarları yıkılmaya başlamıştır!
Şimdi daha ileri gitmek, daha fazla sorumluluk almak ve örgütlenmek zorundayız! Zorbalık rejimine karşı gelişen emekçi halk hareketi, örgütlü bir nitelik kazanmak zorundadır. Öğrenci gençlik ile emekçi halkın ve işçi sınıfının mücadelesini birleştirme görevi sosyalistlerin omzundadır! Faşizme karşı bir emek cephesinin inşası, eylemlerin koordineli bir şekilde örgütlenmesi ve bilinçli, hedefli bir mücadele hattına dönüştürülmesi zorunludur.
Bir yandan bu hedef doğrultusunda ilerlerken, diğer yandan da emekçi halkın büyüyen gücünü 1 Mayıs alanlarına taşımalıyız. “Demokratik haklarımıza özgürlüğümüze ve geleceğimize sahip çıkıyoruz! Yoksulluğa, sömürüye, savaşlara, adaletsizliğe, zorba tek adam rejimine Son demek için 1 Mayıs’a gidiyoruz!” diyerek emekçi kardeşlerimizle birlikte alanları dolduralım! Çünkü ÇARESİZ DEĞİL MİLYONLARIZ!
FAŞİZME KARŞI EMEK CEPHESİ!
KAHROLSUN KAPİTALİST SÖMÜRÜ DÜZENİ!
YAŞASIN 1 MAYIS!
BİJÎ YEK GULAN