Sistem Çürükse, Binalar Sağlam Olsa Ne Olur?

Sistem Çürükse, Binalar Sağlam Olsa Ne Olur?

29 Ekim sabahı Gebze’de 13 yıllık bir bina çöktü. Binada yaşayan bir aileden dört kişi enkaz altında kalarak hayatını kaybetti. Dört kişiyi hayattan kopartan bu “olay”, kapitalist düzende ve bu iktidar altında kimsenin can güvenliğinin olmadığının yeni bir göstergesi oldu. Bu gerçeği, Bolu Kartalkaya’daki otel yangınında en çarpıcı şekilde görmüştük. Konu “kader” ya da “teknik hata” denerek geçiştirilemez. Gebze’deki çöken bina ile her ay ortalama 150 işçiyi hayattan kopartan iş cinayetleri, orman yangınları, maden açma adı altında zeytinliklerin ve doğanın yok edilmesi, on binlerin canını alan depremler, her gün bir yenisi patlayan yolsuzluk ya da çeteleşme arasında doğrudan ve iç içe geçmiş bir ilişki var.

Çünkü tüm bunlar aynı zihniyetin yani kapitalist açgözlülüğün ve çürümenin değişik alanlardaki görünümleridir yalnızca. Tümüyle yağmaya odaklanma, emeğin ve doğanın sınırsızca sömürülmesi arzusu, devlet kaynaklarını yağmalayarak bir an önce zengin olma, kendi küçük çıkarı için kamu/halkın yararına olan hiçbir şeyi umursamama, bencillik, gıdadan inşaata her işe hile karıştırma, en küçük işte bile karşısındakini kazıklayarak kazanç elde etme anlayışı, iktidar ve çevresinden başlayarak devlet bürokrasisini, belediyeleri, şirketleri etkisi altına alıyor, tüm kuralların yok sayılmasına neden oluyor. Denebilir ki kapitalist açgözlülük, yağma, vurgun, yolsuzluk bu düzenin hamurunda var zaten. Doğrudur ancak işçi sınıfının ve dolayısıyla toplumun örgütsüz olduğu koşullarda, kapitalist açgözlülüğün karşısında frenleyici hiçbir güç kalmaz, emeğin ve doğanın yararına olan yasalar ve kurallar sermaye lehine ortadan kaldırılır. İşte bu perspektiften Gebze’deki cinayete baktığımızda yetkililerin “binanın çökmesi metro çalışmasından kaynaklanmıyor, tüm önlemler alındı” açıklamasının gerçekte bir anlamı olmadığını görürüz.

Her şey görünürde kuralına uygun ama!

Gebze’de çöken bina, görünüşe göre deprem yönetmeliğine uygun yapılmış ve 2013’te iskân alarak devlet tarafından da “yaşanabilir” onayı verilmiş. O halde deprem ya da sarsıntı olmadan neden çöktü? Deprem bilimci ve konunun uzmanı Doç. Dr. Savaş Karabulut, bina altındaki olası boşluklara işaret ederek, ilgili kurumların zemin etütü sırasında ya da sondaj yapan mühendisin bu boşluğu fark etmemesinin mümkün olmadığına işaret ediyor. “Gebze’de göçen binanın bulunduğu alanın hemen altında Darıca-Gebze Tünel [metro]Projesinin geçmesi, bu bölgede bulunan kireçtaşlarına bağlı obruk, sinkhole, doline veya karstik boşlukların varlığı ve üst yapının birbirleriyle etkileşimin değerlendirilip, değerlendirilmediği de diğer bir husustur. Zemin etütü yapılan bir binada böyle bir boşluğun ilgili kurumlar tarafından etüt yapan mühendislerden detaylı çalışılması istenmesi bir yanda dururken, diğer yandan zemin raporunu hazırlayan mühendislerin ölçümlerini birkaç boyutlu olarak yapması veya sondajı yapan mühendisin bu boşluğu fark edememesi durumları da mümkün değildir.”[1]

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Gebze temsilcisi Çağdaş Kara ise şöyle diyor: “Binada yapısal herhangi bir hasar yok. O dönemki deprem yönetmeliğine uygun bir şekilde projelendirilmiş ve yapı denetim hizmeti almış… Fakat bina metro güzergâhında kalan bir bina. Binanın altında 4 metre civarında bir obruk oluşmuş. Yani binanın temelinin altı boşalmış. Sorun da burada başlıyor. Bu obruk neden oluştu?”[2] Öyle görünüyor ki zeminde oluşan bu boşluk (bir nevi obruk) sorunun kaynağıdır. Bulgular ortada bir ihmal olduğunu gösteriyor ama yukarıda da belirttiğimiz gibi, aslında ihmal olarak gözüken şey, daha fazla kâr dürtüsünün bir sonucudur ve bilinçli bir tercihtir. Metro inşaatını yürüten Eze İnşaat, aynı zamanda iktidarın ihale şampiyonu konumunda. Daha fazla kâr hırsıyla yanıp tutuşan, bu yüzden de hayati birçok süreci baştan savma bir şekilde geçiştiren ama kâğıt üzerinde normları karşılamış gözüken bu şirketlerin açıklamasına güvenmemiz için hiçbir neden yok! O binanın altını oyan, o binada oturan emekçilerin ölümüne sebep olan kapitalist kâr hırsıdır; ihaleye doymayan açgözlü inşaat şirketleridir.

Aynı kapitalist zihniyetin acı sonuçlarını çok daha ağır bir şekilde 6 Şubat 2023’te Maraş’tan Hatay’a uzanan yıkımda ya da Kartalkaya’da 78 kişinin yanarak ölmesinde gördük. Her seferinde aynı bahaneler ve yalanlar ileri sürülüyor; “doğa olayı” denerek, “kader” denerek, “asrın felaketi” denerek toplum aldatılmaya çalışılıyor. Depremin bir doğa olayı olduğu doğrudur ama yıkıma sebep olan kapitalist kâr hırsıdır. Sorunun kaynağı kâr odaklı kentleşme politikasıdır, bu politika doğrultusunda denetimlerin eksik yapılmasının tercih edilmesi ve binaların çürük yapılmasına izin verilmesidir. Suçlu, denetimi kâğıt üzerinde yapan, müteahhitlerin cebini dolduran, halkın yaşamını maliyet kalemi olarak gören düzen ve iktidardır. Soma’da 301 madenci yerin altında can verdiğinde “bu işin fıtratında var” diyenler, bugün Gebze’de de aynı utanmazlıkla “bina zemininde sorun var” diyor. Madem zeminde sorun vardı, o zaman neden gerekli önlemler alınarak inşaat buna uygun yapılmadı? Ya da uygun olmayan zeminde inşaat yapılmasına neden izin verildi? Fakat iktidar, belediyeler ve patronlar, her seferinde sorumluluğun kendilerinde olmadığını söyleyerek suçu başkalarının sırtına yıkıyorlar.

Sermayenin kâr hırsı “görme” diyor!

Gebze’de cinayete neden olan bu facia, ani ya da beklenmedik değildi. Binanın çökmesinden sadece bir gün önce (28 Ekimde), bina sakinleri ve zemin kattaki eczanenin sahibi, binanın önündeki zeminde belirgin çatlaklar ve çökmeler olduğunu fark etti. Durum, müteahhit üzerinden derhal hem Gebze Belediyesine hem de metro şantiyesinin sorumlularına yani Eze İnşaat’a bildirildi. Peki, “yetkililer” ne yaptı? Rant projesinin mühendisleri ve belediyenin görevlileri olay yerine gelip gözle muayene yaptı. Binanın çevresinde gözlenen küçük çaplı oturma/çatlak belirtileri, ne belediye tarafından “acil risk” kategorisinde değerlendirildi ne de metro inşaatının sorumluları tarafından ciddiye alındı. Bu yüzden hiçbir önleyici tahliye tedbiri alınmadan ve alandaki çalışmalar devam ederken insanlar o binada geceyi geçirdi. Ne yazık ki aradan 24 saat geçmeden, 29 Ekim sabahı bina tamamen yıkıldı. Belediye ve inşaat yetkililerinin vardıkları “ciddi bir şey yok” kararı, sistemin nasıl çürüdüğünün ve insan canının nasıl umursanmadığının en çarpıcı göstergesidir. Bu, sadece teknik bir yanılgı değil, aynı zamanda liyakatsizliğin, iş bilmezliğin bir sonucudur. Bu sonucu belirleyen ise siyasi bir tercihtir ve bu tercih her gün yeni bir Gebze, yeni bir Soma, Maraş ve Hatay yaratıyor. O anda verilen kararın amacı proje maliyetinin artmasını önlemek, yatırımın aksamadan devam etmesini sağlamaktı ama dört insanın canına mal oldu. Kapitalizmi bundan daha iyi özetleyen başka ne olabilir?

Çöken binanın yakınında sürdürülen Gebze Organize Sanayi Bölgesi-Darıca Sahili Metro Hattı projesi, doğal olarak olayın odak noktası haline gelmiştir. Söz konusu metro hattı 2018’de Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılmış ancak Ekim 2023’te Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına devredilerek merkezi idarenin yönetimine alınmıştır. Söz konusu metro projesi, başlangıcından bu yana çeşitli problemlerle anılmıştır. Kontrolsüz patlayıcı kullanımıyla yapılan kazılar, defalarca bölge halkı tarafından gündeme getirilmiştir. Ayrıca İMO Gebze temsilciliği, 2018-2019’da tünel açma sırasında gerekli önlemler alınmadan dinamit patlatıldığını tespit etmiş, çevre binalarda ufak çaplı göçükler ve hasarlar oluştuğunu rapor etmiş ve yetkilileri uyarmıştır.

Faciadan hemen sonra başlayan “devlet iş başında” tiyatrosunun içeriğini ve kurgusunu biliyoruz. Bölgeye yığılan 427 personel, 27 kurum, AFAD başkanlığında kurulan “bilim kurulu”, çok hassas jeofizik tarama cihazları… Bütün bu bürokratik şovun amacı toplumsal öfkeyi bastırmak ve asıl sorumluları gizlemektir. Şimdi “soruşturma açıldı”, Adalet Bakanı “bilirkişi görevlendirdi” diyorlar. Tepeden tırnağa çürümüş bir yapının sorumlarından gerçekleri açığa çıkartmalarını beklemiyoruz; bu yüzden de ne açılan soruşturmaya ne de bilirkişinin hazırlayacağı rapora güveniyoruz. 6 Şubat depremleri öncesinde imar affı çıkartan aynı iktidar değil mi? Soma ve Ermenek’te yüzlerce madenciyi ölüme gönderen faciaların, Çorlu tren kazasının, Erzincan İliç’teki toprak kaymasının faillerinden hesap soruldu mu? Hayır. Gebze’de de aynısı olacak. Belki bir şantiye şefi, 28 Ekimdeki incelemede “sorun yok” kararı veren alt düzey memur taksirle adam öldürmekten yargılanacak. Ama Eze İnşaat patronlarına, belediye başkanına ve yetkililere, Ulaştırma Bakanına ve oradaki bürokratlara kimse dokunmayacak. Onlar cezasızlık zırhının arkasında, kendilerini güvende hissederek aynı yağma ve katliama neden olan düzeni sürdürecekler.

Bu gidişata kim dur diyebilir?

Gebze’de çöken bina, oturduğumuz binaların sağlam olmasının bile tek başına bir önemi olmadığını gözler önüne seriyor. Çünkü bir bütün olarak sistem çürümüş durumda ve sayısız faktörün birbirini etkilediği koşullarda esas belirleyici olan zengin olma ve kârı büyütme arzusudur. Bu koşullarda bina sağlam yapılsa bile özensiz yapılan bir tünel ya da metro inşaatı, geçtiğimiz kış İzmir’de şahit olduğumuz üzere açıkta bırakılmış elektrik kabloları canımızı alabilir. Karşımızda, kâr için hayatımızı hiçe sayan bir sermaye sınıfı ve bu sınıfı korumak için seferber olmuş bir iktidar ve devlet aygıtı var. Gebze’deki yıkım, bu düzenin gerçekliğidir. Çözüm daha fazla teknik raporda değil, bu çürümüş düzeni yıkmak üzere örgütlenmekte, mücadele etmektedir. Ücretlerin yükseltilmesinden işyerindeki koşulların düzeltilmesine, grev yasaklarından demokratik haklara sahip çıkılmasına, çevre sorunundan çarpık kentleşmeye, zehirli ve besin değeri düşük gıdalardan kadın ve iş cinayetlerine kadar tüm toplumsal sorunlar işçi sınıfının ve dolayısıyla sınıf mücadelesinin konusudur. Tüm toplumsal sorunlar emekçi kitleleri vurmakta ve onların hayatını cehenneme çevirmektedir. O halde, tüm bu sorunları kucaklayan bütünlüklü bir mücadele örgütlemek ve tüm sorunların kaynağı olan kapitalizmi hedefe koymak zorundayız! Sermayenin ve iktidarın kural ve kaide tanımazlığının önüne geçecek olan da emekçi kitlelerin bu doğrultuda örgütlenerek mücadele etmesi olacaktır.

Kapitalizm ve Yolsuzluk

Yolsuzluk, Rüşvet, Mala Çökme, Dolandırıcılık … ve Kapitalizm

[1] https://www.birgun.net/haber/gebze-de-binanin-cokmesi-onlenebilir-miydi-666279

[2] https://www.noktagazetesi.com.tr/amp/kocaeli-gundem-haberleri/cagdas-kara-gebzedeki-devrilen-bina-hakkinda-konustu-binanin-temelinin-alti-bosalmis-349411