Sermaye Sınıfı İşçi Sınıfına Orman Kanunlarını Dayatıyor
İstanbul Esenyurt’tan bir kadın metal işçisi, 13 Ekim 2024

Son günlerde İş Yasasında yeni değişiklikler olacağı basına yansıyor. Sermaye sınıfının çıkarlarını savunan medya, yasa değişikliğiyle çalışma saatlerinin kısaltılacağı ve haftalık çalışma süresinin 40 saate düşürüleceği yalanını pompalıyor. Ne yazık ki kimi arkadaşlarımız bu yalana inanabiliyor. Sendika konfederasyonlarının bu yalana karşı doğru düzgün bir mücadele verdiğini, düzenli bir şekilde işçileri aydınlatıp bilinçlendirdiğini söylemek mümkün değil. DİSK dâhil sendikalar, genel açıklamalar yapmaktan öteye pek geçmiyorlar. Türk-İş ve Hak-İş gibi konfederasyon yönetimlerinin zaten işçi sınıfının haklarını savunma derdi yok! Bu koşullarda işçiler kaçınılmaz olarak patronların yalanlarını yayan medyanın etkisinde kalıyorlar.

Çalışma saatlerimiz çok uzun ve çok yorucu. Ücretlerimizin düşük olması bizleri fazla mesaiye kalmaya mecbur bırakıyor. Böyle olunca da hem tükenene kadar çalışıyoruz hem de sosyal yaşamdan kopuyoruz. Doğru kaynaktan bilgi alamayınca, haklarımıza saldırı anlamına gelen haberlere sevinmeye başlıyoruz. Oysa çok basit bir akıl yürütmeyle bu yalanları boşa çıkartabiliriz. Sabahtan akşamın körüne kadar işyerlerinde bizleri iliklerimize kadar sömüren, ücretlerimizi düşük tutan, iş güvenliği önlemlerini almayan patronlar neden işçilere iyilik yapmak istesin? Ne zamandan beri patronlar işçileri düşünür oldu? Mesela birçok fabrikada yüzlerce kadın işçi çalışmasına rağmen kreş yok. Patronlar kreş açmak yerine düşük miktarlardaki para cezasını ödemeyi tercih ediyorlar. Ya da uyku düzenimizi ve doğal dengemizi bozan gece vardiyası neden kaldırılmıyor? Biz birleşmeden, kardeşleşmeden, mücadele vermeden hiçbir hak elde edemeyiz. Patronların tek derdi kâr elde etmek, sermayelerini büyütmektir ve asla iş saatlerinin kısaltılmasını istemezler.

Yine soralım: Haftalık çalışma süresi 40 saate düşerken ücretlerimiz de düşecek mi yoksa mevcut düzeyini koruyacak mı? Ücretlerimiz kaç saat üzerinden hesaplanacak? Soruları çoğaltabiliriz ama gerek yok. Patronlar İş Yasasını kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmek istiyorlar. Daha doğrusu patronlar istiyor, hükümet de hayata geçiriyor. Amaçları çalışma yaşamında orman kanunları uygulamaktır. Çalışma yaşamını daha da esnekleştirmek, kadrolu ve sendikalı işçiliği tamamen ortadan kaldırmaktır. İşçiyi istedikleri zaman işe çağırmak, mesela 3 gün çalıştırıp geri kalan günlerde eve göndermeyi amaçlıyorlar. Bu şekilde çalıştırılan bir işçinin hem ücreti düşürülecek hem de kıdem tazminatına hak kazanmayacak! Böylece bu yolla, yıllardır ortadan kaldırmak istedikleri kıdem tazminatı hakkımızı yok edebilecekler!

Patronlar, işçilerin uzun süreli ve sendikalı çalışmasına şiddetle karşılar. Çünkü sendikalı işçi birlikte hareket ediyor. En azından birlikte hareket edebilme olanağı var. İşçiler tek tek değil toplu halde sözleşme yapıyorlar patronla. Bu şekilde çalışma koşullarını kısmen iyileştirebiliyor ve ücretlerimizi artırabiliyoruz. Tam da bu yüzden patronlar sınıfı, işçilerin sendikalı çalışmasına karşılar ve sendikalaşan işçilere karşı düşmanca yaklaşıyorlar. İşçileri işten atarak işçilerin birliğini kırmak ve sendikalaşmanın önüne geçmek istiyorlar. Bunu bugün Polonez fabrikasında ya da Soma’daki Fernas Madencilikte görebiliriz. Polonez patronu, aylardır kararlı bir mücadele yürüten işçilerin iradesini kırmaya çalışıyor. İktidar da patronun arkasında duruyor. Polis ve jandarma, haklarını arayan, anayasal haklarını kullanan işçilere zulüm uyguluyor. İşçiler defalarca polis ve jandarmanın saldırısına uğradılar, ters kelepçe yapılarak gözaltına alındılar. Sendikalaşmak isteyen Eker Süt işçileri de aynı zulümle karşılaştılar. Aynı şekilde AKP milletvekili de olan Fernas patronu, işçilerin mücadelesini ezerek sendikalaşmanın önüne geçmeye çalışıyor. Çünkü biliyor ki işçiler sendikalaşırsa örgütlü olacaklar, birlikte hareket edecekler! Biliyor ki birlikte hareket eden işçiler hiçbir iş güvenliği önlemi alınmadan yeraltında kölece koşullara çalışmayacak! Hemen yanı başımızda yer alan As Plastik patronu, hakları için greve çıkan işçilerin karşısına Jandarmayı çıkartıyor. Jandarmanın koruması altında içeriye kaçak işçi sokarak grevi kırmak istiyor. Bu yolla işçilerin birliğini dağıtmayı ve sendikayı işyerinden atmayı amaçlıyor. Grevde olan MKB Rondo işçileri, Elba Bant işçileri, Tarkett Zemin Kaplama işçileri sendikal haklarına sahip çıktıkları ve taleplerinin karşılanmasını istedikleri için patronların hedefindeler.

İşçilerin sendikalaşmasının önüne geçilemeyen işyerlerinde, patronlar kadrolu işçiliği sınırlı tutuyor, esnek çalışmayı kullanarak işçileri düşük ücretlere mahkûm ediyorlar. Geçtiğimiz günlerde Evrensel gazetesi, beyaz eşya üreten Alman B/S/H fabrikasında 600 sözleşmeli işçinin işten atıldığını yazdı. “Kullan at” anlayışına sahip olan patronlar, 6 ya da 9 aylık sözleşmelerle işçileri işe alıyor ve bir yılı doldurmalarına izin vermeden kapının önüne koyuyorlar. Aslında bu “kullan at” yöntemi sadece bu işyerinde uygulanmıyor. Arçelik gibi önde gelen markalar başta olmak üzere, sendikalı olan birçok işyerinde de uygulanıyor. Bizim çalıştığımız işyerinde de sendika olmasına rağmen patron sözleşmeli işçi çalıştırıyor ve kadrolu işçilerin sayısını sınırlı tutuyor. Patronlar “kullan at” uygulamasını şöyle meşrulaştırıyorlar: Önümüzü göremiyoruz, kadrolu işçileri de işten çıkartmak istemiyoruz, bu şekilde isteyen işçileri kısa sözleşmelerle çalıştırıyoruz! Oysa bizi düşündükleri tam bir yalan! Bu yolla kadrolu işçilerin sayısının artmasına izin vermiyorlar. Çünkü kadrolu işçilerin ücretleri daha yüksek ve tüm sendikal haklardan yararlanıyorlar. “Kullan at” sözleşmeli işçileri ise asgari ücretle çalıştırıyor, yıllık izin ve kıdem tazminatı hakkı doğmadan işten atıyorlar! Böylece hem bu işçileri daha ucuza çalıştırarak kârlarını artırıyorlar hem de kadrolu işçilerle sözleşmeli işçilerin birleşmesinin önüne geçiyorlar. Kısa süreli sözleşmeli işçiler zaten kalıcı olmadıkları için diğer işçilerle birlikte hareket etme ve hakları için mücadele etme eğiliminde olmuyorlar. Diğer taraftan bu sözleşmeli işçileri, kadrolu işçileri tehdit edip sindirmek için kullanıyorlar. Sözleşmeli işçilerin durumunu gören kadrolu işçiler işlerini korumak için geri çekiliyorlar.

Hiç unutmamamız lazım: Eğer bir yerde patronlar ya da hükümet “biz işçileri düşünüyoruz” diyorsa, hemen anlamalıyız ki işçilerin haklarına büyük bir saldırı kapıdadır! Ne de olsa minareyi çalan kılıfını hazırlar! Ücretlerimiz korunarak iş saatlerinin düşürülmesini istiyorsak, bunu patronlardan ve hükümetten beklemeyelim. İşçiler olarak sorumluluk almadan, korkularımızı aşıp sendikalarda, sosyalist örgütlerde birleşmeden, sınıf bilinci kazanmadan, mücadele vermeden hiçbir hak elde emeyiz, tersine elimizdekileri de kaybederiz!

Grevle Bilinçlendik, Bilinçlendikçe Güçlendik!

İnsan-İşçi Olarak Değer Görmek İstiyoruz!

İlgili yazılar