Patronların Ucuz İşgücü Madeni: MESEM
Bir kadın metal işçisi, 15 Temmuz 2024

Eski adıyla Çıraklık Eğitim Merkezi şimdiki adıyla Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) programlarına kayıt yaptıran çocukların, gençlerin sayısı son yıllarda giderek arttı. Üniversite mezunu işsizlerin akıbetini gören gençler ve aileleri, geleceksizlik ve çıkışsızlık sarmalından kurtulmak için haklı olarak hem meslek öğrenmek hem de para kazanmak amacıyla MESEM programlarına başvuruyorlar. Gerçek anlamda mesleki eğitim sağlamaktan uzak olan bu projeler, patronlar için ise ucuz işgücünün sağlandığı adeta bir maden yatağı olarak kullanılıyor. TÜİK verilerine göre 15-17 yaş grubundaki çocuklarda/gençlerde yüzde 18,7 olan “iş gücüne katılma oranı” 2022’de yüzde 22,1’e yükseldi. 2024 yılında ise bu oran artarak devam etti. Bu veriler MESEM’le birlikte söz konusu yaş grubunda sudan ucuz işçiliğin sistematik bir şekilde arttığını gösteriyor.

2016’da Milli Eğitim Temel Kanununda yapılan değişiklikle “çıraklık eğitimi” örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alındı. Böylelikle çıraklık eğitiminin, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı MESEM’lerde verilmesinin önü açıldı. 2021 yılında ise yapılan yasal bir düzenleme ile tüm meslek liselerinin bünyesinde MESEM açılabilmesine olanak sağlandı ve MESEM programına dâhil olan öğrencilerin ücretlerinin bizzat devlet tarafından karşılanacağı duyuruldu. Böylelikle 2021 yılında 160 bin civarında olan MESEM programına kayıtlı öğrenci sayısı 2023 sonu itibariyle 1 milyon 400 bini aşmış oldu. Hükümet emekçilerin vergileriyle oluşturulan bütçeyi “teşvik” adı altında patronlara aktarırken, onlar da bu fırsatı elbette kaçırmıyorlar. Mesela pek çok patron yeni öğrenci kaydı yaptırmak yerine zaten işyerinde, fabrikasında çalışan işçileri öğrenci olarak gösterip usulsüzce teşviklerden faydalanıyorlardı. Ustalık telafi programı kapsamında işyerlerinde çalışan lise ve üzeri mezun olan işçiler, stajyer öğrenci gösterilerek 6 ay boyunca asgari ücretin yarısı kadar patronlara teşvik verildi. Mesleği ile alakası olmasa bile bu programa işyerindeki birçok işçi dâhil edildi.

Esasında MESEM’lere kayıtlı çocuk işçi sayısı net olarak bilinmiyor. İştah kabartan ballı teşvikler sayesinde MESEM projelerine başvuran patron sayısı 2024 yılında 1 milyonu aşmış durumda. Ama patronların gözleri hala doymuyor. Mesela geçtiğimiz haftalarda İstanbul Ticaret Odası Başkanı “ne eğitimde ne istihdamda olan 3 milyon genç” olduğunu söylemiş ve bu çocukların/gençlerin MESEM’lere teşvik edilmesi için devletten yasal düzenleme beklediklerini ifade etmişti. Bu sese kulak veren Milli Eğitim Bakanlığı ise geçtiğimiz günlerde bu konuda hazırlık planları olduğunu duyurdu. TÜİK’e göre ne istihdamda ne eğitimdeki nüfus 15 ile 24 yaş arasını kapsıyor. Patronlar güya daha yüksek ücret teşvikiyle bu grubu istihdama katmak istiyor. Patronlar iyilikseverlikten, hayırseverlikten çocuklarımızı, gençlerimizi meslek sahibi olsunlar diye bu proje kapsamında çalıştırmak istemiyorlar elbette!

Ben de bir anne olarak çocuklarımızın hem iyi bir eğitim almasını hem de eğitimle birlikte meslek öğrenmesini, hayata hazırlanmasını, iş hayatını, emeğin değerini kavramasını isterim tabii ki… Fakat MESEM projeleriyle amaç çocuklarımızı ve gençlerimizi hayata hazırlamak değil, aksine hiçbir güvenlik ve denetim olmadan sınırsızca sömürünün önünü açmaktır. 1 gün okulda, 4 gün (bu bazı yerlerde kuralsızca 5 güne çıkartılıyor) fabrikalarda, atölyelerde, inşaatlarda ağır koşullar altında çalıştırılıyorlar. Kendi çalıştığım metal fabrikasında da birebir gördüğüm kadarıyla çocuklar stajyerlik/eğitim adı altında üç kuruş ücrete kadrolu işçi gibi çalıştırılıyorlar. Üstelik bizden çok daha düşük ücret alıyorlar. 9., 10. ve 11. sınıf öğrencilerine asgari ücretin yüzde 30’u, 12. sınıf öğrencilerineyse asgari ücretin yarısı kadar ücret veriliyor. Ayrıca bu ücretler patronların kasasından değil bizim maaşlarımızdan kesilerek oluşturulan İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanıyor. Emeklilik primleri yatırılmıyor, sadece meslek hastalıkları ve iş kazası sigortası yapılıyor. Çocukların savunmasız durumundan faydalanan şefler, müdürler kendi meslek alanlarının dışında da istedikleri işleri yaptırıyorlar. Örgütsüz ve baskılara açık olan çocuklar/gençler de stajlarının ya da eğitimlerinin sonlandırılması korkusuyla kendilerinden istenen her türlü angarya, zor ve güvensiz işi yapıyorlar.

MESEM projesiyle çocuklarımız daha hayatı tanımadan yaşamdan kopartılıyorlar. İSİG Meclisi verilerine göre 2023 yılında 62, bu yıl daha ilk altı ayda 33 çocuk, iş cinayetlerine kurban gitti.[*] Bu rakamlardan kaçı MESEM’li çocuktur tam olarak bilmiyoruz ama 14 yaşında hayatını kaybeden Arda Tonbul MESEM kapsamında çalışıyordu. Arda, İstanbul’da bir metal fabrikasında çalışırken başının makineye sıkışması sonucu bu yıl Ocak ayında hayatını kaybetmişti. Yüreğimizi yakan yakın örneklerden bir diğeri de 23 Mayısta Manisa’nın Soma ilçesinde çalıştığı inşaattan düşerek ölen 17 yaşındaki Alperen Enes Ünal’dı. Bu kazalardan sonra MESEM de çalışan öğretmenlere işyerinin iş güvenliği açısından denetlenmesi görevini de verdiler. “Risk analizi yapılmış mı, iş güvenliği uzmanı bulunuyor mu?” diye öğretmenler işyerlerinden yazı istiyorlar. Birçok öğretmenin iş güvenliği konusunda bilgisi bulunmamasına rağmen böyle görevler veriliyor. “Risk analizi var mı?” diye bakıyorlar ama risk analizinin ne olduğunu ve içeriğini tam olarak bilmiyorlar. Öğretmenlere “iş güvenliği uzmanlığı” görevi de yükleyerek MEB iş güvenliği açısından işyerlerini denetliyoruz diyebiliyor utanmadan.

Sabahları bizimle aynı servislere binip bizimle aynı işi yapıyorlar MESEM’li çocuklar, gençler. Daha bu yaşta omuzlarında kocaman bir yükle güne başlıyorlar. Çoğunun gelecekle ilgili olan güzel hayalleri, kendilerine uygulanan baskı ve sömürü koşullarında geleceğe dair umutsuzluğa dönüşüyor. Proje kapsamında kâğıt üzerinde gösterilen işleri öğrendikleri yok. Aksine o işyerinde diğer işçiler, ne iş yapıyorsa ilk günden aynısı yaptırılıyor. Bir anne olarak düşünüyorum; biz işçilerin çocukları neden bu yaşama mahkûm ediliyor. Hiçbir patronun çocuğu eğitim adı altında fabrikalarda iliklerine kadar sömürülüp iş kazalarına kurban gitmiyor. Ama her geçen gün yaşam koşullarımız zorlaştıkça pek çok işçi arkadaşımız çocuklarını “hiç olmazsa meslek sahibi olsun, hem okur hem kendi parasını kazanır” düşüncesiyle MESEM’lere kaydetmek zorunda kalıyor. Patronlar da bu çıkışsızlık halini sonuna kadar kullanıyorlar. MEB’in MESEM kapsamındaki çocukların, gençlerin sayısının arttırılması yönünde hazırlık yaptıklarını duyurması, önümüzdeki günlerde ucuz/ savunmasız çocuk ve genç işçiliğinin daha da artacağını gösteriyor.

Çocuklarımızın gerçekten de meslek edindiği, hayat ile iş arasında bağ kurduğu ama aynı zamanda çocukluklarını/gençliklerini yaşadıkları bir uygulamayı biz de isteriz. Ancak patronların, siyasi iktidarın veya MESEM projelerinin amacı çocuklarımıza, gençlerimize bir gelecek sunmak değil, onları ucuz işgücü olarak kullanmaktır. Sermayenin kârlarını büyütmektir. Hem gençler hem aileler bilmeli ki birlikte mücadele etmediğimiz sürece çocuklarımız için güvenli çalışma ve eşit eğitim hakkı elde edilmeyecek. MESEM projeleriyle çocuklarımızın yaşamlarının soldurulmasına izin vermemeliyiz. Çocuklarımızın gerçek anlamda yaşamı öğrenecekleri ve iyi bir mesleki eğitim alacakları olanaklar sağlanmalıdır! Çocuklarımızın, insanlarımızın işyerlerinde iş kazalarında ölmesi son bulsun!

[*] Veriler https://www.isigmeclisi.org/ sitesinden alınmıştır.

Sermayenin Çocuk Emeği Tutkusu

İlgili yazılar