İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçlerinin çağrısıyla İstanbul Kartal Meydanında gerçekleştirilen “İnsanca Yaşam” mitinginde binlerce emekçi buluştu. “İnsanca Yaşam İstiyoruz! Bu Düzeni Değiştireceğiz!” şiarıyla düzenlenen mitingde “Birleşe Birleşe Kazanacağız”, “Saray’a Değil, Emekçiye Bütçe”, “Kayyımlar Gidecek Biz Kalacağız” sloganları atıldı, “Vergide Adalet” talebi yükseltildi.
Mitingde yapılan ortak açıklamada iktidarın ekonomik, demokratik, sosyal ve siyasal tüm haklara saldırı politikalarını devreye soktuğu vurgulandı. Yoksullaştırma, baskı ve kayyım politikaları kınandı. Açıklamada şöyle denildi: “Emekçilerin işleri, ücretleri saldırı altında. Emeklilerin açlık sınırı üstünde bir aylık alma hakkı saldırı altında. Kamunun sağladığı ücretsiz eğitim ve sağlık hizmetleri saldırı altında. Seçme seçilme hakkı saldırı altında. Kadınların şiddet görmeden, öldürülmeden yaşama hakları saldırı altında. Halkların eşit ve barış içinde yaşama iradeleri saldırı altında. Her bir yurttaşın hak ettiği ekonomik refah, adalet ve demokrasi saldırı altında.”
Açıklamada ayrıca asgari ücrete hedef enflasyon oranında zam yapılarak reel ücretlerin daha da aşağı çekilmek istendiğine, yüksek enflasyon altında işçilerin daha fazla ezileceğine dikkat çekildi: “Ekonomiyi düzeltme vaadiyle atanan Bakan Şimşek’in programı, işçi emekçiyi ezmekten, halkın cebinde kalan üç kuruşu da sermayeye transfer etmekten başka bir şeyi amaçlamıyor. Asgari ücrete yapılması gereken zammı düşük tutmak için ellerinden geleni yapıyorlar ve yapacaklar. Aralık ayında belirlenecek asgari ücret zammını hiçbir yıl tutturamadıkları enflasyon beklentilerine göre yapmayı planlıyorlar. Emeğiyle geçinen daha da ezilsin, çalışıp ürettikleri emekçinin değil patronların cebine girsin diye uğraşıyorlar. Açlık sınırının bile altında olan emekli aylıklarını yükseltmeyi ağızlarına bile almıyorlar. Hesaplar ortada. Enflasyonun sebebi ücretler değil, patronların durdurulamayan karlarıdır. Bütçe açığının sebebi emekli aylıkları değil, zenginlerden alınamayan astronomik orandaki vergilerdir.”
Siyasi iktidarın yerel seçimlerde kaybettiği belediyelere kayyım atayarak halkın iradesini gasp ettiğine, en demokratik hakların dahi tanınmadığına dikkat çekildi. Başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’da yürüttüğü maceracı ve yayılmacı emperyal politikaları protesto edildi. Açıklama “Savaşa, sömürüye, yoksulluğa karşı mücadelemizi sürdüreceğiz” denilerek son buldu.
82 gündür grevde olan Tarkett, direnişteki TKIS Blind ve Polonez işçileri de mitinge katılarak söz aldılar ve süreçlerini anlatarak dayanışma çağrısında bulundular. Ayrıca yerlerine kayyım atanan belediye başkanları adına birer konuşma yapıldı ve rejimin halk iradesini gasp etmesi bir kez daha protesto edildi.
Türkiye işçi sınıfının yoksulluk çukurunun en derinlerine itildiği, nefes kesen yoksullaşmanın rejimin baskı ve zorbalığıyla birleşerek toplumu boğduğu bir dönemde işçi grevleri ve direnişleri, çevre ve hayvan katliamına karşı gösterilen tepkiler, yıkıcı yoksullaşmaya karşı örgütlenen irili ufaklı mitingler anlamlıdır, değerlidir. Uzun yıllardan sonra KESK’in Ankara’da düzenlediği mitinge on binlerce kişinin katılması da bu açıdan önemlidir. Ancak bu mitingler, aynı zamanda sendikal ve sosyalist hareketin ne denli dağınık ve zayıf olduğunu da her seferinde gözler önüne seriyor. DİSK’in alanda anlamlı bir varlık göstermemesi ve en önemlisi metal işçilerinin alana taşınmaması, bir zamanlar Türkiye işçi sınıfını arkasından sürüklemiş bu konfederasyonun nasıl atıl hale geldiğini ortaya koyuyor. Üstelik Genel-İş başkanı ve aynı zamanda DİSK başkan yardımcısı olan Remzi Çalışkan’ın tutuklandığı ve metal işçilerinin greve çıktığı bir dönemde miting alanı boş bırakılıyor. İktidarın uyguladığı yoksullaştırma programı önümüzdeki yıl daha da ağırlaşacak, toplumda yarattığı sosyal ve psikolojik yıkım daha da derinleşecek. Buna karşı bir direnç noktası oluşturmak, en azından verili örgütlülüğü korumak ve daha ileri sıçramak için sosyalist ve sendikal hareketin mutlaka bir emek cephesi örgütleyebilmesi gerekiyor!
Kayyım Sopası Yine Devrede: Ortadoğu Savaşı, Kürt Sorunu ve Rejimin Hedefleri