Kapitalizmin Girdabında Yok Olup Gitmemek İçin!
Kocaeli/Gebze'den bir kadın metal işçisi, 14 Mayıs 2025

İstanbul Kadıköy’deki 2025 yılı 1 Mayısı’na, Gelecek Bizim Gelecek Sosyalizm Grubu olarak katıldık. Çok heyecanlıydım ve işyerinden bir arkadaşımın da katılması ayrıca ayrı bir mutluluk verdi. Hava koşulları elverişli olmamasına rağmen on binlerce insan alanı terk etmedi, meydanı doldurdu. Sendikalarla, sosyalist parti ve örgütlerle, demokratik kitle örgütleriyle katılan işçiler, emekliler, öğrenciler olarak hep birlikte baskı ve zorbalığı, sömürüyü protesto ettik.

Her 1 Mayıs çok coşkulu ve güzel geçiyor ama bu seferki çok daha umut doluydu; gençler fazlaydı ve herkesin yüzünde bir tebessüm vardı. Bana çok farklı hissettirdi; yağmura ve soğuk havaya rağmen halaylar çektik, taleplerimizi haykırdık.

Bir metal işçisi olarak emek sömürüsünün olmadığı, iş cinayetlerinin yaşanmadığı, kadına yönelik şiddetin ve tacizin önüne geçildiği özgür bir dünya istiyorum. İşte alanda da bu yönde sloganlar haykırdık. Eve döndüğümde sosyal medyada en az üç-dört işçinin, üstelik de 1 Mayıs’ta iş cinayetine kurban gittiğini gördüm. Üç yüz altmış beş günün bir günü biz işçilerin bayramıydı ama bunu da bize zehir ediyorlar. Bir yandan patronlar zorla mesai yaptırıyor, sömürüyor; bir yandan derinleşen yoksulluk çukurunda geçinemeyen işçiler bir günlerini bile kendilerine ayıramayıp çalışıyor ve ölüyorlar. İnsan laf bulamıyor bazen; gerçekten çok üzüldüm, öfkeyi iliklerime kadar hissettim.

Bu işçilerden biri, 14 yaşında Suriyeli bir çocuk işçiydi. Tekstilde çalışıyor ve asansör ile duvar arasına sıkışarak can veriyor. İnsan bazen o an elinden bir şey gelmeyince öfkesini dışarı atmak istiyor. Bu iş cinayeti haberini hemen 1 Mayıs’a birlikte katıldığım ablalarıma attım. Bari bugün bu yaşanmasaydı, birçok işçi iş cinayetine kurban gitmeseydi. O çocuk savaştan, yoksulluktan kaçarak, daha iyi bir yaşam için buraya geldi. Ailesine bakabilmek için o yaşta, işçi sağlığının ve iş güvenliğinin olmadığı, sigortasız, düşük ücretli ve ağır koşullarda çalışmaya mecbur kaldı. Henüz hayatının baharında öldü.

Düşünüyorum, bunun hesabını kim verecek? O patronlara hesap sorulacak mı, ceza alacaklar mı, ders çıkartılacak mı? Ya da bir daha iş cinayetleri olmasın diye önlemler alınacak mı? Ne yazık ki hayır, biliyorum. Mesela her seferinde çok benzer sebeplerle, bazen aynı ihmal yüzünden, maden ocaklarında onlarca, bazen yüzlerce işçi göçük altında kalıp ölüyor. Daha geçen aylarda, üstelik de lüks bir otelde, Bolu Kartalkaya’da 78 kişi çıkan yangında can verdi. Hemen ardından bu kez Uludağ’da bir otelde çıkan yangında, milli kayakçı ve babası yok yere öldüler. Sırf patronlar daha fazla kâr elde etsin, ceplerini şişirsin diye bu kadar insan ölüyor. İşçi ölümleri durmuyor.

Bazen düşünürüm, kapitalizm nedir? Tam olarak budur işte kapitalizm. Bunların hesabını kimse vermiyor ama biz soracağız! Bunca şey karşısında kör, dilsiz, sağır rolünü oynayamayız. Yoksa ne farkımız kalır tek derdi para ve sermaye olanlardan? Onlar insanlıklarını ve vicdanlarını kaybediyorlar para ve kâr yüzünden. Onlardan biri olmadığım için mutluyum, bir kez daha ne kadar doğru yolda olduğumu anladım.

1 Mayıs’tan bir gün sonra, 4-12 vardiyasına işe gidiyordum. Servise bindiğim durağın yanına, büyük bir market zinciri için iki tane çöp konteyneri konulmuştu. Önünden geçerken market çalışanı çöpü döküyordu, bir kişi ise çöpten bir şeyler topluyordu. Tarihi geçmiş ürünler vardı; içler acısı bir durumdu. Daha önce de farklı kişileri aynı yerde görmüştüm ama bu defa çok farklı duygular oluştu bende. Bu kadar gelişmiş teknoloji var, tüm insanların karnını doyurması, refah içinde yaşaması mümkün. Neden bu yoksulluk var? Neden varlık bir taraftayken, yoksulluk diğer tarafta?

Şiirde dendiği gibi: “Ne diyordu değirmenci; Bu nasıl çark ulan! / Buğday bizim, ezilen biz / Un olan biz, aç kalan biz / Kimdir bu doymak bilmeyen soysuz…” Bir taraf muazzam bir zenginlik ve şatafat içinde yaşarken, diğer taraf yoksul ve aç. Afrika’da on milyonlarca insan açlıktan ölüyor. Gece gündüz çalışıp geçimini sağlayamayan insanlar intihar ediyor. Elimizi uzatsak ulaşabileceğimiz Filistin’de İsrail soykırım yapıyor. Din, dil, ırk fark etmeksizin, tüm işçiler ve gençler olarak bunun farkında olmalı, adaletsizliğin, eşitsizliğin, haksızlığın karşısında durmalıyız.

1 Mayıs bizim sesimizi duyurduğumuz bir yer, bir kürsü… Orada attığımız sloganlardan biri hâlâ kulağımda yankılanıyor: “Milyonlar Aç, Milyonlar İşsiz, İşte Kapitalist Sisteminiz!” Artık bu kapitalist düzen yıkılmalı; işçilerin iş cinayetlerinde ölmediği, çocukların çalışmadığı, sömürünün ve savaşların son bulduğu, kadınların ezilmediği, eşitliğin, özgürlüğün ve demokrasinin olduğu bir dünya kurmak zorundayız. Kapitalizmin girdabında yok olup gitmemek için daha fazla mücadele etmeliyiz ve bu hedefimizi herkese anlatmalıyız. Sitemizdeki bir yazıda okuduğum bir cümle geldi aklıma: “Koca bir ateş yakmak isteyenler cılız samanları tutuşturmakla işe başlarlar” demiş Shakespeare. Biz de onu yapıyoruz.

Gençler Olarak Değişiyoruz, Değişeceğiz, Değiştireceğiz!

19 Mart Sonrası Süreç ve 1 Mayıs

İlgili yazılar

Okur Mektupları, 2 Nisan 2025
Okur Mektupları, 30 Eylül 2024