Grevle Bilinçlendik, Bilinçlendikçe Güçlendik!
MKB Rondo grevcisi bir kadın işçi, 30 Eylül 2024

Yıllardır emek verdiğimiz fabrikada bir gün olsun değer gördüğümüzü hissetmedik. Asgari ücretin biraz üzerinde aldığımız 18.500 lirayla ay sonunu getirmek için çabalayıp duruyorduk. İş ev arasında didinip dururken bir işçi olarak nasıl haklarımız var bunun bile farkında değildik. Bir gün arkadaşlar sendikalaşmadan bahsettiklerinde önce bir durup düşündüm, “işten atılırsam ne olur” diye korkmadım değil. Ama sonra sendikalaşmanın bir hak olduğunu ve bizim için işyerinde daha güçlü bir duruş olacağını öğrenince ben de sendikaya tereddüt etmeden üye oldum. Ne olursa olsun, sonuna kadar gideceğim, artık bunun dönüşü yok dedim kendime…

Patron toplu sözleşme görüşmelerinde taleplerimizi kabul etmeyince grev kararı aldık. Bugün de bu grev alanındayız. Grevimizin bir ayını tamamladık. Greve çıkmadan önce amir, “sen nasıl greve çıkacaksın, evini kim geçindirecek” dedi. Eşinden boşanmış, iki çocuğuyla kirada olan, tek başına ev geçindirmeye çalışan bir kadın olarak zorlanacağımı bilerek greve çıkma kararı aldım. İyi ki de çıkmışım. İçeride kaybedecek bir şeyimiz yoktu. Daha önce ay içerisinde hastalıktan ya da başka sebeplerden iki gün işe gitmediğimde maaşımdan kesinti olacağını bilir, ay sonunu nasıl getireceğim diye düşünürdüm kara kara. Şimdi bir aydır çalışmıyoruz ama korkum yok, mücadelenin içinde kendimi daha güçlü hissediyorum. Grev sürecinde ekonomik zorluklar çekebileceğimizi biliyorum. Temizliğe gider, merdiven siler yine çocuklarımın karnını doyururum. Önemli olan onurumuzu korumak, birlik ve dayanışma içinde olmak…

Bugüne kadar ailem, eşim, çevremin değerlerine göre yaşadım, onlar kırılmasınlar düşüncesiyle hareket ettim. Ama greve çıktığımız ilk gün hayatımda ilk defa kendim için bir şey yaptığımı hissettim ve çok mutluyum. Greve çıkınca bu mücadeleyi kazanırsak çocuklarımızın geleceğini kazanacağımı düşündüm. Ben bir maden işçisinin kızıyım. Zamanında babamlar işçilik yaptıklarında alım gücü farklıydı, daha rahat geçinebiliyorduk. Şimdi hayat daha zor. Üç kuruşa çalışıyoruz, insan yerine konmuyoruz, değer görmüyoruz. Mola saatinde sigara içme alanında müdür varsa dışarı çıkmaya bile çoğumuz çekiniyordu. Baskı vardı, müdür oradaysa ona denk gelmeyin deniyordu. Oysa mola saatinde istediğimiz gibi dışarı çıkabilmeliyiz, biz de insanız. Yaşadığımız ekonomik koşullardan dolayı işsiz kalırım korkusuyla ses çıkartamıyoruz birçok şeye. “Nasıl geçinir, nasıl yaparız” diye kaygı duyuyoruz. Ama bir de “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” zihniyetinde olanlar var. Mesela daha önce sosyal medyada paylaşımlarımı beğenip yorum yazanlar şimdi mücadeleyle ilgili paylaşımlar yapmaya başladığımı görünce görmezden gelmeye başladılar. Ama nereye kadar böyle bakılabilir ki, hayat her geçen gün zorlaşıyor, mücadele etmekten başka çaremiz yok.

Grevin sonunda güçlü bir şekilde fabrikada işimizin başına döneceğimize, kazanacağımıza inanıyorum. Ama daha şimdiden çok şey kazandık. Greve çıktığımızda dışarıda başka bir dünya olduğunu öğrendik, gözlerimiz açıldı, yeni şeyler öğrenmeye başladık. Fabrikada çalışırken kendi koşullarımız dışında bir şey bilmiyorduk. Ben işçiyim, babam da işçiydi. Madencilerin eylemlerini biliriz ama işçi sınıfına dair pek bilgim yoktu, “sınıf” nedir bilmezdik. Grevle birlikte işçi sınıfının bir parçası olduğumu, haklarımı öğrenmeye başladım. Gelen ziyaretçiler deneyimlerini anlatıyor, tarihten örnekler veriyorlar. Öğrenmenin yaşı yokmuş, birçok şey öğreniyoruz ve öğrendikçe güçleniyoruz. Grev sürecinde hayata bakış açım değişti. Şimdi sosyal medyada başka fabrikalardaki grevleri, direnişleri takip ediyorum. Polonez direnişçisi kadınların polisin tüm baskısına, göz altılara rağmen halaylarla mücadeleye devam etmeleri bize de moral veriyor, daha da güçleniyoruz. Fernas Maden işçilerinin Ankara’ya yürümesi, haklarını aramalarını takip ediyorum. Fernas Maden işçilerini haklarını aradıkları için tehdit ediyorlar: “Bir daha bir yerde iş bulamazsınız” diyorlar. Bu ne kadar aşağılıkça bir şey, insan öfkeleniyor. Maden işçilerinin Ankara’da parkta yatmalarına bile izin vermiyorlar. Hani bu ülke hepimizindi, hakkını arayan işçinin parkta betonda yatmasına bile izin vermiyorlarsa nerede benim söz hakkım. Polis de, devlet de hepsi patronların hizmetinde. Bunu açık bir şekilde görüyoruz. Biz fabrikanın güvenlik kulübesinden bir bardak su bile alıp içmezken, hemen polisler için dışarıya su sebilleri konuldu. Polislerin yemekleri, çayları, kahveleri patron tarafından sağlanıyor.

Bu grev süreci de gösterdi ki biz işçi ve emekçilerin dostu yine işçiler emekçilerdir ve ne olursa olsun mücadeleden başka seçeneğimiz yok. İki çocuğumun iyi bir geleceği olması için mücadele etmek zorundayım. Kızım en büyük destekçim, grevi soranlara “annemler haklarını almak için çadırda bekliyorlar, haklılar, güzel bir şey yapıyorlar, destekliyorum” diyor. Oğlum şehir dışında babasının yanında kalıyordu. Greve çıktığımızı öğrenince yanıma geldi, işe girdi “destek olacağım” dedi. Kız kardeşim greve çıktığımız ilk gün şehir dışından desteğe geldi nişanlısıyla birlikte. Ailelerimiz grevde en büyük destekçimiz. Pek çok işçi örgütü, fabrikalardan işçiler ziyarete geliyorlar, destek oluyorlar. Dayanışma olmadan, birlik beraberlik olmadan mücadele başarıya ulaşamaz. Dayanışma gösteren herkese teşekkürler…

İnsan-İşçi Olarak Değer Görmek İstiyoruz!

Okullar Başladı, Ceplerde Yangın Var!

İlgili yazılar