Gençler Olarak Değişiyoruz, Değişeceğiz, Değiştireceğiz!
İstanbul/Avcılar'dan bir öğrenci, 10 Mayıs 2025

Sadece benim ruh halimde mi bir değişiklik var? Sanmıyorum. Benim gibi yüz binlerce gencin de ruh halinde bir değişim var. Haksızlığa, adaletsizliğe, özgürlüklerimizin elimizden alınmasına ve geleceğimizin çalınmasına itiraz ediyoruz. İtiraz etmeyi hakkımız olarak görüyoruz; dün korktuğumuzdan artık korkmuyoruz. Hepimize ve aslında topluma bir cesaret geldi desem yeridir. Kendi kişisel değişimimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Benim hikâyem, aslında benim gibi sayısız gencin de hikâyesidir.

19 Mart 2025 sabahı, haber ekranlarına düşen bir cümleyle değişti her şey: İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu gözaltına alındı. Sosyalist mücadeleyle yeni tanışmış bir gençtim ama ne yapacağımı da tam bilmiyordum. O sabah, gözaltı haberini duyunca sadece bir siyasetçinin değil, halk iradesinin de kelepçelendiğini hissettim. Bu ülkede milyonların oy verdiği bir insanın böyle kolayca susturulmaya çalışılması aslında hepimize yöneltilmiş bir tehditti. Artık susmanın bir tür suç ortaklığı olduğuna ikna olmuştum. İçimde bir isyan kabardı ve beni eylemlere, Saraçhane’ye götürdü. Benim gibi yüz binlerce genç de meselenin sadece İmamoğlu olmadığını biliyor, hissediyordu. Bir anda sarsıcı bir olay, hepimizi “artık yeter” noktasına getirdi ve öfkemiz patladı. İşte tam da o an, İstanbul Üniversitesi öğrencileri polis barikatlarını aştı.

Saraçhane’ye ilk gittiğimde neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Kalabalığın, polis barikatlarının ve gözlerdeki kararlılığın ortasında buldum kendimi. Ama o gün Saraçhane’de bir şeyi ilk kez bu kadar açık gördüm: Mücadele eden insanlar yalnız değildir. O günden sonra her şey değişti. Artık eve dönerken sessizce başımı öne eğmiyor, kendime dönüp “ne yapabilirim?” diye soruyordum. Çünkü artık bir cevabım var: Mücadele ederim!

Hava soğuktu. Polis sürekli gaz sıkıyor, arkadaşlarımızı gözaltına alıyordu. Ama okuldan çıkıp binlerce insanla birlikte eylem alanına yürümek, slogan atmak ve özgürlük duygusuyla eve dönmek beni çok etkiledi. Her bir gün, hem bu ülkenin ne hale getirildiğini hem de emekçi halkın direnme gücünü gösterdi. Derdimiz ne İmamoğlu’nun siyasi kariyeriydi ne de CHP. Bu duygu, özellikle gençlerde çok güçlüydü, hâlâ da öyle. Sadece siyasi bir eyleme katılmadım. Orada, neden sosyalist mücadelenin bir parçası olmam gerektiğini ve daha örgütlü, daha kararlı bir yola girmem gerektiğini anladım. Bir kimlik kazandım. Korkularımdan sıyrıldım, sesimi buldum.

Artık yalnızca kendime değil, bu ülkede susturulan, sömürülen, ezilen herkese karşı sorumluluk hissediyordum. Ve sonra geldi 1 Mayıs. İlk kez katıldım. Sabah erkenden kalktım, hazırlandım ama zaten ruhen çoktan hazırdım. Taksim yasaklıydı ama emekçiler her yerdeydi. Alana yürürken bu bana ne bir festival ne de bir miting gibi geldi; bu, benim için bir halkın ayağa kalkışıydı. O gün orada işçilerle, öğrencilerle, kadınlarla, işsiz gençlerle, geleceği çalınanlarla omuz omuza yürüdüm. Her slogan, her yumruk, her göz teması bana şunu söyledi: Yalnız değilsin, bu düzen değişecek!

1 Mayıs alanında gördüğüm şey şuydu: Bu ülkede artık emekçiler ve gençler seyirci değil. Umudumuz ne bir avuç patrona, ne düzen siyasetçilerine, ne de sandığın belirsizliğine bağlı. Umudumuz biziz. Yan yana gelenler biziz. Direnmeye karar verenler biziz. Korkusunu öfkeye dönüştüren gençleriz biz.

19 Marttan sonra katıldığım mitingler, öğrenci eylemleri ve yürüyüşler bana mücadele etmeyi öğretti. Ben değiştim. Artık sadece izleyen değilim; bu düzenin çarkında ezilmeye razı olmayan milyonlardan biriyim. 1 Mayıs bana olmam gereken yeri gösterdi: Sokakta, emekçilerin yanında, direnişin içinde! Artık asla eskisi gibi olmayacağım. Çünkü bir kez dünyayı değiştirme mücadelesine dokunduğunda, geri dönmek mümkün değil. İnsanlığın özgür olduğu bir dünya istiyoruz ve biliyoruz ki bunu ancak sosyalizm getirebilir.

İşçi sınıfının şairi Nâzım Hikmet’in mısralarıyla bitirmek istiyorum:

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine,

bu hasret bizim…

Ve bu daha başlangıç. Çünkü biz kazanacağız!

19 Mart Sonrası Süreç ve 1 Mayıs

1 Mayıs Geçmişin Mirası, Bugünün Sesi, Yarının Umududur!

İlgili yazılar

Gülhan Dildar, 1 Şubat 2013