Gazze’de Soykırımın İkinci Yılında Siyonist İsrail’e Öfke Büyüyor!

Gazze’de Soykırımın İkinci Yılında Siyonist İsrail’e Öfke Büyüyor!

7 Ekim 2023’ten beri Filistin’de soykırım uygulayan Siyonist İsrail devleti, yakıp yok etme savaşını çok daha üst boyutlara taşımış durumda. Katil İsrail devleti, iki yıldır Gazze’ye gerçekleştirdiği yoğun hava bombardımanın yanı sıra, Eylül ayında bir kez daha karadan da tanklarla, bomba yüklü robotlarla saldırmaya başladı. Ayakta duran hiçbir yapıya tahammül edemiyor; kentleri tümüyle yıkılmış gri moloz yığınına çevirmiş durumda. Genişleyen işgal operasyonu, dış dünyayla bağı tümüyle kesilmiş Gazze’deki insani krizi daha da derinleştiriyor. İki yıldır Filistin halkı çaresizlik içerisinde bölgenin bir ucundan diğer ucuna göçmek zorunda kalıyor. Bombardımanda ölenlerin yanı sıra, İsrail devletinin uyguladığı ambargo sebebiyle her gün onlarca insan dünyanın gözleri önünde açlıktan ve susuzluktan yaşamını yitiriyor. Ağustos ayında Birleşmiş Milletler (BM) destekli Küresel Açlık İzleme Sistemi (IPC) Gazze’de resmen açlık ilan etmişti. Bu kuruma göre Gazze’deki açlık, en şiddetli düzey olarak bilinen beşinci seviyeye yükselmiş durumda. Gazze Şeridinde 7 Ekim 2023’ten bu yana açlıktan hayatını kaybedenlerin sayısı 150’si çocuk olmak üzere 453’e yükselirken, toplamda hayatını kaybedenlerin sayısı 66 bini aştı. Enkaz yığınının altından henüz çıkartılmamış binlerce insan bedeni ise bu sayıya dâhil değil. Ağır şekilde yaralanan binlerce insana ise, her geçen gün yenisi ekleniyor.

Gazze’de soykırım ikinci yılını doldururken, Latin Amerika ülkelerinde, Avustralya’da, ABD’de ve özellikle Avrupa’da büyük gösteriler düzenleniyor. Gazze’ye yardım götürmek ve soykırıma dikkat çekmek için 31 Ağustosta İspanya’dan yola çıkan Küresel Sumud Filosuna İsrail ordusunun düzenlediği saldırı, soykırıma karşı ayağa kalkan emekçi kesimlerin öfkesini daha da artırdı. Dünyanın pek çok ülkesinden sosyalistlerin ve insan hakları aktivistlerinin yer aldığı Sumud Filosu; hak, hukuk, yasa ve hiçbir kural tanımayan İsrail devleti tarafından uluslararası sularda durdurulmuş oldu. Gemiler Gazze’ye varıp İsrail ablukasını kıramadı. Fakat soykırımcı İsrail’in sınır tanımaz saldırıları dünya emekçilerinin vicdanında bir kez daha mahkûm olmuş, Siyonist devlet hepten meşruiyetini kaybetmiştir.

İşçi sınıfının örgütlü kesimlerinin yani mücadeleci sendikaların, sosyalist ve devrimci hareketin, insan hakları örgütlerinin öncülüğünde dünya meydanları, soykırımcı İsrail’e karşı dolup taşıyor. Belirtmek lazım ki protestolar, geçen seneye nazaran hem çok daha kitleselleşmiş hem çok daha militan ve sınıfsal bir karakter kazanmıştır. Emperyalist-kapitalist güçler soykırım karşısında sınır tanımaz bir ikiyüzlülükle hareket edip susarken, insanlığın vicdanını temsil eden örgütlü işçi sınıfı ve sosyalist hareket her yerde ayağa kalkıyor. İtalya, İspanya, Yunanistan, Fransa, Hollanda, Danimarka, İrlanda, İngiltere, Almanya, Arjantin, Avustralya ve daha pek çok ülkede büyük gösteriler örgütleniyor; meydanlar ve caddeler milyonların “Özgür Filistin” sloganıyla inliyor! Tüm devletlerin ve ABD emperyalizminin İsrail’le siyasi, askeri, ticari tüm ilişkilerini kesmesini, soykırımı durdurmak için tam ve kapsamlı ambargo uygulanmasını talep ediyorlar.

Bu noktada İtalyan işçi sınıfının oynadığı rolün altını kalınca çizmek gerekiyor. İtalya’da işçi sınıfının ülke genelinde 22 Eylül ve 3 Ekimde gerçekleştirdiği Filistin halkıyla dayanışma grevleri, bugüne kadar İsrail soykırımına karşı düzenlenen eylemlerde bir dönüm noktasını temsil ediyor. Zira işçi sınıfı soykırıma karşı ilk kez üretimden gelen gücünü kullanıyor ve İsrail katliamına karşı mücadele çok net bir şekilde sınıfsal bir karaktere bürünüyor. İş bırakan yüz binlerin, öğrencilerin ve kadınların 22 Eylülde onlarca kentte meydanları doldurması, Cenova’da liman işçilerinin iş bırakması ve Napoli’de tren istasyonunun bloke edilmesi, yalnızca soykırıma karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini göstermedi, aynı zamanda toplumda katil İsrail devletine karşı biriken öfkeyi de açığa çıkardı. Nitekim 3 Ekimde USB sendikası ve beş milyon üyesiyle İtalya’nın en büyük konfederasyonu olan CGIL’nin çağrısıyla gerçekleştirilen genel grev çok etkili oldu. Yüzden fazla kentte iki milyondan fazla emekçi Filistin halkıyla dayanışmak için yürüdü. Eylemlerde İsrail’in yanı sıra faşist Meloni hükümeti de protesto edildi. Meloni, sendikaların “uzun bir hafta sonu geçirebilmek için” Cuma günü greve çıktığını söyleyerek ülke çapında gerçekleştirilen grevi ve işçi sınıfının gücünü küçümsemeye kalktı. Fakat işçiler, soykırımın durdurulması için grev silahını kuşanarak hayatı durdurdular; bütün gün ve gece saatlerinde meydanları ve caddeleri doldurup Palestina Libera (Özgür Filistin) sloganları atarak hafta sonunu nasıl geçireceklerini göstermiş oldular!

Milano’da 150 bin insan “Özgür Filistin–Savaş Makinesini Durdurun” pankartı arkasında 4 kilometrelik bir kortej oluşturarak yürüdü. Polis, Tangenziale Est otoyolunu işgal eden bu insan seli kalabalığı karşısında duramadı, müdahale edemedi. 300 bin kişinin yürüdüğü Roma ise en kalabalık gösterilerin gerçekleştirildiği kent oldu. Eylemlerde gençliğin katılımının yüksek olması, kapitalizmin yarattığı geleceksizliğe ve savaşa duyulan öfkenin de bir göstergesiydi. Ulaştırma Bakanının tehditlerine rağmen ulusal demiryolu işçilerinin greve katılımı nedeniyle yerel ulaşım durdu. Hava trafiğinde iptaller, gecikmeler yaşandı. Sağlık çalışanları, öğretmenler, itfaiyeciler, metal fabrikalarındaki işçiler de greve katıldılar. Floransa’da 100 bin kişilik yürüyüş kolu 2,5 kilometre boyunca uzanıyordu. Bologna’da, 100 bin kişilik kitlesel yürüyüşte “Meloni, istifa” sloganı yükseltildi. Uzun yıllardır bu denli kitlesel eylemlerin gerçekleşmediği İtalya’da onlarca kentte otoyollar, limanlar, tren garları ve üniversiteler işçiler ve öğrenciler tarafından işgal edilerek tüm dünyanın dikkati Gazze’deki soykırıma çekildi. Ülke genelinde greve katılım oranı, egemenler üzerinde basıncı arttırmış durumda. Kitleler, Meloni hükümetinin vahşette sınır tanımayan İsrail ile ilişkileri derhal kesmesini, askeri ve ticari ambargo uygulamasını talep ediyorlar.

Soykırımcı İsrail’in Küresel Sumud Filosuna saldırısına karşı en büyük ve yaygın gösterilerin düzenlendiği bir başka ülke ise İspanya’ydı. Barselona ve Madrid gibi büyük şehirler başta olmak üzere İspanya’nın pek çok kentinde yüzbinler yürüyüş yaparak soykırımı ve saldırıyı protesto etti. İspanya’da öğrenci sendikasının çağrısıyla 40 ayrı kentte okullar boykot edildi. Gençler, “Filistinli gençler bu haldeyken okula gidemeyiz” diyerek meydanları doldurdular. 4 Ekimde, Barselona, Madrid ve Valensiya başta olmak üzere onlarca kentte gündüz başlayan kitlesel eylemler, gece geç saatlere kadar devam etti; caddeleri ve meydanları dolduran yüz binler “Gazze Yalnız Değilsin”, “İsrail’i Boykot Et” ve “Özgür Filistin” sloganları attı.

5 Ekim Pazar günü ise Hollanda’dan Türkiye’ye birçok ülke ve kentte on binler Gazze’deki soykırıma karşı meydanları doldurdu. Avrupa kentlerindeki kadar kitlesel olmasa da İstanbul, Ankara ve İzmir gibi kentlerde gösteriler düzenlendi. Eylemlerde Siyonist İsrail devleti ve onunla ilişkileri kesmeyen, ticareti dolaylı yollarla sürdüren, silah ticareti yapan AKP iktidarı protesto edildi. Sosyalist örgüt ve partilerin, sendikaların ve insan hakları örgütlerinin çağrısıyla 5 Ekimde bir araya gelen binlerce kişi, İstanbul Taksim AKM önünden Dolmabahçe’ye kadar yürüdü. Yürüyüş boyunca sık sık  “Katil İsrail Filistin’den Defol”, “Katil ABD Ortadoğu’dan Defol”, “Gazze’de Çocuklar Açlıktan Ölüyor”, “Hamaseti Bırak Ticareti Kes”, “İsrail’e Askeri Ambargo”, “Yaşasın İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği” sloganları haykırıldı. Basın açıklamasında, iktidarın soykırımcı İsrail ile ticareti derhal kesmesi ve ambargo uygulaması talep edildi.

***

Batı ülkelerindeki kitlesel gösteriler ve grevler de gösteriyor ki, ezilen bir halkın gerçek dostu örgütlü işçi sınıfıdır, sosyalistlerdir, mücadeleci sendikalardır. Emperyalist ve kapitalist devletler, ikiyüzlülükte yarışırken ve İsrail’in sürdürdüğü soykırım karşısında sus pus olurken, dünya meydanlarında emekçilerin süreklilik kazanan dirençli eylemleri, büyük bir etki yaratıyor.

Yukarıda belirttiğimiz gibi, İtalya’da sendikaların aldığı genel grev kararı, milyonların ardı ardına meydanları doldurması, soykırıma karşı gelişen mücadelenin doğrudan bir sınıf kimliği kazanması son derece önemlidir. Kuşku yok ki bugüne kadar İsrail’in Gazze’deki soykırımına karşı süren eylemlerin başını da çoğunlukla  ve devrimci örgütler/partiler, mücadeleci sendikalar ve tüm bunların bir parçasını oluşturan öğrenci hareketleri çekiyordu, çekiyor. Ancak İtalya’da gördüğümüz üzere, sendikaların doğrudan devreye girmesi ve işçi sınıfının soykırımın durdurulması için bir ülkede grev düzenlemesi, uluslararası siyasete müdahale etmesi muazzam bir örnek oluşturuyor. Vietnam Savaşından bu tarafa, emperyalist savaş ve işgale karşı bu düzeyde kitlesel ve sınıf karakterli eylemler olmamıştı. İtalyan işçi sınıfının soykırımcı İsrail’e karşı Filistin halkıyla dayanışma grevi, emperyalist savaşın nasıl ve gerçekte kim tarafından durdurulabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Soykırımcı İsrail’e Karşı Dünya Emekçilerinin Mücadelesi Umudu Büyütüyor