Türkiye’de çeteleşme hızla artıyor ve gençler bu çetelerin kurbanı haline geliyor. Son günlerde Daltonlar, Redkitler, Casperler gibi yeni nesil çetelerden söz ediliyor. Bu çetelere bulaşanların çoğunu 16-25 yaş arasındaki gençler oluşturuyor. Mafyalaşma ve çeteleşmeyi, sömürü düzeni olan kapitalizmin çürümesinden ve iktidarın tepeden tırnağa yolsuzluğa batmış olmasından ayrı düşünemeyiz. Sahte diploma çetelerinin, hastanelerde bebekleri katlederek para kazanma çetelerinin kurulduğu bir yerde, çeteleşmenin yayılmaması mümkün mü?
Eskiden de okul bitirip zengin olmak mümkün değildi ama düzen, insanlara en azından bir umut verebiliyordu. Bugün ise o umudu bile veremiyor. İşsiz gençler, okuyup üniversite bitirseler bile bir iş bulamayacaklarını, bulsalar da asgari ücretin üzerinde maaş alamayacaklarını biliyorlar. Bu nedenle, büyük para kazanma umuduyla çetelere yöneliyorlar. Zengin olma, pahalı arabalar kullanma, lüks içinde yaşama vaatleriyle gençleri ağına düşüren kumar sitelerinin sayısı hızla artıyor. Toplumsal mücadeleyle tanışamayan, kendi mahallelerine sıkışıp kalmış, kendini ifade edemeyen gençler, kendilerini var edebilecekleri bir alan arayışına giriyor. Hayat boşluk tanımaz; sistem o boşluğu hemen kendi çıkarına göre dolduruyor. “Buraya ait olabilirsin, güçlü olabilirsin” diyenlerin tuzağına düşen gençler, kokuşmuş düzenin kurbanı oluyor.
Araştırmalar, umutsuzluğun ve çeteleşmenin neden arttığını açıkça gösteriyor. 2024 verilerine göre, üniversite mezunu her dört gençten biri işsiz. 15-34 yaş aralığındaki gençlerin üçte biri ise ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor. İşsiz üniversite mezunlarının sayısı 1 milyona yaklaşırken, 2015-2025 arasında tam 19 milyon genç üniversiteyi bırakmış durumda.
Örgütsüz ve devrimci bilince sahip olmayan gençler, sosyal medyada geçirdikleri uzun saatler boyunca yalnızca bedenlerini değil, düşünme yeteneklerini de tüketiyorlar. Bu mecralarda, zenginlerin ve “fenomen” denilenlerin lüks yaşamlarını sergileyen videolar aralıksız şekilde paylaşılıyor. Gençler de bunları izleyip, “Ben de öyle yaşamalıyım” diyorlar. Ama onlar gibi yaşamaya paraları yok; mahalleden çıkıp kent merkezinde bir kahve içip sosyalleşmek bile mümkün olmuyor. Mafya ve çeteler, işsiz, özsaygısını yitirmiş, umutsuzluğa kapılmış gençleri derhal ağlarına düşürüyor.
Geçtiğimiz günlerde onlardan biri basına yansıdı. 17 yaşındaki gencin babası, Evrensel gazetesine verdiği röportajda oğlunun çeteye nasıl bulaştığını anlattı. Mafya tarafından kullanılan ve cezaevine giren genç, babasına şöyle diyor: “Çalışarak para biriktiremezsin, baba.” Doğru söylüyor, çalışarak zengin olunmaz. Çünkü zenginliğin tek kaynağı emek sömürüsüdür; sermaye sahipleri işçilerin emeğini sömürerek zenginleşirler. Zenginliğin diğer kaynağı ise devlet kaynaklarının yağmalanmasıdır. Devlet kaynakları da esasen emekçilerin vergilerinden oluşur.
Birkaç gün önce Adalet Bakanı, “suça sürüklenen çocuklar”ın yargılanmasına ve aldıkları cezalara dair bir açıklama yaptı. “Suça sürüklenen çocuk” deniyor ya, kim bu çocukları suça sürüklüyor acaba? Bizzat bu çocukları suça sürükleyen kapitalist düzen değil mi? Aynı çocukları fabrikalara sürükleyen, MESEM adı altında onları ucuz işgücü olarak sömüren de patronlar ve onların düzeni kapitalizm değil mi? Bu çocukları suça sürükleyen, emekçileri derin bir yoksullaşmaya iten AKP-MHP iktidarının politikaları değil mi? Önce suçu yaratıyorlar, sonra da bu suçu önleyeceklerini iddia edip yasa hazırlıyor, devasa cezaevleri kuruyorlar.
Gençler, kapitalizmin yarattığı cehennemin farkındalar ama bu cehennemden çıkış, çetelere girmek değildir. Çünkü mafya ve çeteler, o gençleri kullanarak yağmadan pay kapıyorlar. Tetikçi olarak kullanılan, haraç toplamak için sağa sola gönderilen gençlere verilen para, onların zengin olmasına yetmiyor, yetemez de; tersine, onları bataklığın içine daha da çekiyor. Bundan iki ay önce, birkaç gencin birlikte çalıştığı bir işyerinde denk geldiğim bir gençten, kumar çeteleri tarafından nasıl kullanıldığını bizzat dinledim. Kumar çeteleri, bu gencin adına hesap açıp kullanıyorlar. Tezgâh ortaya çıkınca genç cezaevine giriyor, onun hesabına birkaç yüz bin lira yatırıyorlar. Genç altı ay sonra cezaevinden çıkıyor. O kadar parayı bir arada görmemiş, tek seferde sahip olmamış işsiz ve umutsuz gençler, bu şekilde tuzağa çekiliyor ve zamanla katillere dönüştürülüyorlar.
Gençler, gençliklerinin enerjisini çetelerde harcayarak ve kazandıkları üç kuruşu da kumarcılara kaptırarak, umutsuzluk kuyusunun dibinden çıkamazlar. Gençler, devrimci siyasal bilinç kazanmalıdır. Ancak örgütlenerek ve devrimcileşerek umutsuzluğun sarmalından çıkabilirler. Sosyalizm mücadelesine katılarak, gençlik enerjilerini onları işsizliğe, yoksulluğa, çetelere mahkûm eden düzene karşı mücadeleye harcamalılar.