Beynelmilel Filmini İzledik: Direniş Umuttur!
İstanbul'dan bir grup öğrenci, 5 Temmuz 2025

Bir grup işçi ve öğrenci olarak Sırrı Süreyya Önder’in Beynelmilel filmini izledik. Bu bir araya gelişimiz, yalnızca bir film etkinliği değildi; silinen tarihsel hafızamızı yeniden kazanmak, geçmiş gelecek ilişkisini kurmak ve geleceğe daha güçlü adımlarla yürümek adına bir buluşmaydı. Filmi izlerken Sırrı Süreyya Önder’i çok kısa bir süre önce yitirmenin verdiği burukluk vardı üzerimizde. Sırrı Süreyya, sadece bir yönetmen değildi, aynı zamanda işçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin vicdanıydı, sesiydi. Kürt olmadan Kürt halkının, Alevi olmadan Alevi halkının acısını yüreğinde taşıyan bir sosyalist aydındı. Başta Beynelmilel filmi olmak üzere, genç kuşaklara bıraktığı miras için teşekkür ederiz.

Beynelmilel, 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin tüm toplumu koyu bir karanlığa ittiği, her türlü itirazı boğduğu, halk ezgilerini bile yasakladığı bir dönemi trajikomik bir dille anlatıyor. En karanlık anda bile bir umut olduğunu gösteren bu film, bizleri derinden etkiledi. Güldürürken düşündüren ve bu topraklarda yaşanan tarifsiz acılarla yüzleşmeye çağıran Sırrı Süreyya Önder, bizleri gözyaşına boğdu.

12 Eylül darbesini yaşamayan ama etkileriyle şu an hâlâ karşı karşıya olan apolitik bir neslin çocuklarıyız bizler. Bu filmi izleyince bugün toplumun neden bu kadar sinik olduğunu daha iyi kavradık. O dönem esas olarak işçi sınıfının mücadelesi ezilmiş. İnsan onuru ezilmiş, barış, kardeşlik ve özgürlük türküleri söyleyenlerin geleceğe dair umudu bastırılmaya çalışılmış. Ve biz, bugün sosyalist gençler olarak bu karanlık tarihin üstünü örtmeye çalışanlara inat, bir araya geliyoruz, sınıf tarihimizi öğreniyor ve düşünüyoruz.

12 Eylül darbecilerinin hedefi örgütlü işçi sınıfını ezmek, örgütlerini dağıtmak, yükselen toplumsal mücadeleyi bastırmaktı. 12 Eylül darbesi, geçmişle gelecek arasındaki halkayı kopardı; sendikal ve sosyalist hareketi dağıttı, toplumu atomize etti, tarihsel hafızası olmayan yeni nesiller yaratılmasının önünü açtı. Bugün hâlâ onun izlerini, baskısını, korkusunu yaşıyoruz. Bu yüzden izlediğimiz film, bugünümüzü anlamak ve yarınlar için vereceğimiz mücadele için çok önemli.

Darbeciler geçmişini bilmeyen yeni genç kuşaklar yaratacaklarını söylemişlerdi. Ne yazık ki bu amaçlarında büyük oranda başarılı oldular. Ailelerimiz bizleri korkuyla büyüttüler. “Aman kızım, aman oğlum bir şeye karışma, sen işine okuluna git gel. Bu dünyayı sen mi değiştireceksin?” umut kırıcı ifadelerle bizi örgütlenmekten ve mücadele etmekten uzak tutmaya çalıştılar. Yıllarca korku duvarları ördüler etrafımızda. Komünizm, sosyalizm, hak mücadelesi bir öcüymüş gibi gösterildi. Ama bizler ve bizim gibi sayısız insan, giderek daha fazla genç tüm zorluklara rağmen bu duvarları yıkıyor; sosyalizm mücadelesiyle tanışıyor. İşçi sınıfı tarihini öğrendikçe, bizi nefessiz bırakan, özgürlüklerimizi elimizden alan sömürü sistemine karşı öfkemiz daha da büyüyor. Çünkü biz yarını çalınanlarız ve bizi geleceksiz bırakan, karanlığa iten bu sömürü düzenine karşı mücadele etmekten başka çaremiz yoktur.

Film boyunca 12 Eylül’ün toplumu nasıl bir karanlığa ittiğini ve baskı altına aldığını yeniden hissettik. Bugün yaşadıklarımızla bağlar kurduk. Ezilmenin, sömürülmenin, sistematik baskının hâlâ nasıl hayatlarımızın içinde olduğunu bir kez daha gördük. Film sonrasında yaptığımız sohbetlerle bu durumu nasıl aşabileceğimiz, daha fazla insana bunları nasıl anlatabileceğimiz üzerine de kafa yorduk. Etkinlik sırasında darbecilere karşı duygularımızı ifade eden ve sosyalizm mücadelesini dile getiren şiirler okuduk. İşçi sınıfının şairi Hasan Hüseyin Korkmazgil, darbeciler için şöyle yazmıştı:

Girdiler kapılardan

Girdiler pencerelerden

Mektuplardan kitaplardan telefonlardan

Girdiler kirlettiler ve gecemizi

Girdiler ağrıttılar ve gündüzümüzü

Girdiler

Kirlettiler

İnsan onurumuzu

İnsan yüzü güzeldir

Çirkindi bunlarınki

İnsan yüzü sıcaktır

Soğuktu bunlarınki

Elleri el değildi

Eli andırıyordu

Gözleri göz gibiydi

Bakışsızdılar

Göğse benzer bir kafesti taşıdıkları

İçinde yürek yoktu

Çirkindiler

Korkaktılar

Yarınsızdılar

Derinden hissettiğimiz bu dizeler, bize karanlığın gerçek yüzünü hatırlattı. Onlar yarınsızdı. Ama biz değiliz. Biz, yarını kuracak olanlarız. Biz, geçmişin yükünü sırtlanan ama geleceği inatla ve umutla örmeye ant içmiş gençleriz.

Dönemin ne kadar baskıcı ve nefes alınamayacak bir dönem olduğunu çarpıcı bir şekilde anlatan şiirlerden biri de Cahit Irgat’ın Ezilmişlerin Şarkısı şiiri idi. Irgat’ın şiirde dile getirdiği gibi aslında tüm toplum olarak ağzımızdan dilimizi çaldılar, konuşamadık. Gerçeklerin üzerini kapattılar uzun süre göremedik.

Ağzımızdan dilimizi çaldılar

Cebimizden paramızı

Alnımızdan terimizi

Ve renk renk ayırmadan

Gözlerimizi.

Ama artık yeter diyor geleceği çalınan gençler

Ezilmişlerin şarkısını söylüyor binlerce ağız

Duyuyor musun?

Evet, biz duyuyoruz. Ve sadece duymuyoruz; sesimize ses katıyor, isyanımızı çoğaltıyoruz. Çünkü biliyoruz: Bu düzenin eli her yere uzanıyor. Evimize, okulumuza, düşüncelerimize, kalbimize… Ama onların bizi kendi karanlıklarına çekmelerine izin vermeyeceğiz. Aydın yarınlar için mücadelemize devam edeceğiz. Bugün bir salonda birlikte izlediğimiz film, yarın kuracağımız dünyaya atılan bir adımdır. Çünkü biz biliyoruz: Hafızayı tazelemek geleceği yeniden inşa etmenin başlangıcıdır, direniştir. Direniş umuttur. Umut biziz.

Beynelmilel: Baharı Karşılamak

Hayatını Barış ve Özgürlük Mücadelesine Adayan Sırrı Süreyya Önder’i Uğurladık

İlgili yazılar

Gülhan Dildar, 1 Ağustos 2014
Okur Mektupları, 13 Haziran 2024