Balıkesir’in Karesi ilçesindeki ZSR Patlayıcı Sanayi A.Ş.’de gerçekleşen patlama, açgözlü sermaye sınıfının işçilerin canını nasıl umursamadığını bir kez daha ortaya koydu. Bugün (24 Aralık) meydana gelen kazada resmi açıklamalara göre 11 işçi yaşamını yitirdi, 7 işçi de yaralandı. Patlamanın yol açtığı bu katliam, kapitalist düzenin işçilerin yaşamını hiçe sayarak dayattığı güvencesiz ve tehlikeli çalışma koşullarının bir ifadesidir.
Tüm iş kazaları ve iş cinayetlerinin nedeni, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin sermayenin çıkarları doğrultusunda umursanmaması ve denetimlerin ya yapılmaması ya da göstermelik yapılmasıdır. Bunun tartışılabilir hiçbir tarafı yoktur ve ZSR fabrikasındaki durum da aynıdır. ZSR fabrikasının tarihi, iş cinayeti düzenin özünü açığa vuruyor: Daha fazla üretim, daha fazla kâr! İşçilerin hayatı ve can güvenliği sadece maliyet olarak görülür. 10 yıl önce yani 2014 yılında yine aynı fabrikada meydana gelen patlamada 6 işçi yaralanmıştı. Aradan geçen bunca yıla rağmen işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından hiçbir ilerlemenin olmadığını bir kez daha görmüş olduk. Yıllar içinde sermaye sahipleri daha fazla kâr elde etmek için üretim kapasitesini artırmış, devlet de bu kapasite artışını teşviklerle desteklemiştir.
Patlamanın ardından ZSR fabrikasının devletten milyonlarca liralık teşvik aldığı ortaya çıktı. Erdoğan’ın imzasıyla 2022’de Resmi Gazetede yayımlanan kararla fabrikanın üretim kapasitesinin arttırılması hedeflenmiş ve teşviklerle desteklenmiş. İktidar, ZSR gibi şirketleri teşvik ve muafiyetlerle daha fazla zengin ederken, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda gereken denetimleri yapmıyor, işçilerin hayatını umursamıyor. Dolayısıyla iş kazalarının ve iş cinayetlerinin failleri sadece patronlar değil, aynı zamanda bu ihmallere göz yuman ve patronların önünü açan iktidardır. Bu sistemde devlet, sermayenin çıkarlarını işçi sınıfının haklarının önüne koyarak kapitalistlerin daha da palazlanmasını sağlamaktadır. Marx ve Engels’in Komünist Manifestoda altını çizdiği “Modern devlet iktidarı bütün burjuva sınıfının ortak işlerini yöneten bir kuruldan başka bir şey değildir” tespiti, burada net bir şekilde kendini göstermektedir. Devlet eliyle sermayedarlar, holdingler, tekeller korunup kollanırken, işçiler ölüme mahkûm edilmektedir. Benzer acı tabloları daha önceki iş cinayetlerinde de görmüştük. Soma, Hendek, Oba Makarna ve daha birçokları…
ZSR Patlayıcı A.Ş. firması Zirve Holding ve Senta Madencilik Şirketlerine ait. Şirketin sahiplerinden biri, Zirve Holding’in sahibi Ömer Faruk Kalyoncu, diğeri ise Senta Madencilik sahibi Zafer Topaloğlu. İktidar ile yakın ilişkileri olan bu iki ismin inşaattan savunma sanayine kadar birçok ihale aldığı sürekli gündeme geliyor. Kalyon Holding Taksim Yayalaştırma, Bakırköy Adalet Sarayı, İstanbul Havalimanı, Başakşehir Stadı gibi çok sayıda büyük inşaat projesini üstlenirken, Topaloğlu da Savunma Sanayi İhracatçıları Birliğinin (SSI) yönetim kurulunda yer alıyor. Zafer Topaloğlu’nun Soma’da Mates Madencilik adında bir linyit fabrikası da bulunuyor. Mates Madencilik’e ait linyit ocağında daha önce gerçekleşen heyelan sonucunda bir işçi ölmüş, 5 işçi de yaralanmıştı.
Kapitalist düzen altında işçiler yalnızca emek güçlerini satarak yaşamlarını sürdürebilirler. Ancak bu yaşam, yalnızca hayatta kalmaya indirgeniyor. Nitekim 2025 yılı için geçerli olacak asgari ücretin 22 bin 104 lira olarak belirlenmesi, bu gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi. Sermaye sınıfı ve iktidar, işçi sınıfını yalnızca fiziksel varlığını sürdüreceği bir yaşama mahkûm ediyor. Onların gözünde işçiler yalnızca birer değiştirilebilir dişli, birer maliyet unsurudur. İşçiler karınlarını doyurmalı, fiziksel olarak hayatta kalmalı ve gece gündüz çalışarak patronların kârını büyütmelidir. İş cinayetlerinde öldüklerinde ise yerlerini yenileri almalıdır!
Sermaye sınıfının kâr hırsı sınır tanımazken, iktidar da onun önünü sonuna kadar açıyor. Asgari ücretten iş cinayetlerine kadar tüm toplumsal ve siyasal gelişmeler bize her seferinde şunu gösteriyor: Bu düzen yıkılmalıdır! Ancak bu düzen işçi sınıfının bilinçli ve örgütlü mücadelesiyle yıkılabilir. Marx’ın dediği gibi, “İşçilerin zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yok. Kazanacakları bir dünya var.” Balıkesir’deki patlama, insanı ve işçilerin yaşamını zerrece umursamayan kapitalist sömürü düzenine karşı mücadelenin neden ertelenemeyeceğini bir kez daha bizlere hatırlatıyor!
İşçi Sağlığı, İş Güvenliği ve Sınıf Mücadelesi Dinamikleri-1
Oba Makarna’daki Patlamanın Anlattığı: Üretim Aksamasın, İşçiler Ölsün!