Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de süren insanlık dışı saldırılar ve soykırım, tüm dünyanın gözleri önünde aralıksız devam ediyor. Her gün onlarca insan acımasızca öldürülüyor. Gazze’deki sağlık kurumlarının verilerine göre, bugüne kadar 55 binden fazla kişi Siyonist İsrail devleti tarafından katledildi. Bu rakamlar bile yaşanan dehşeti anlatmaya yeterli. Üstelik hâlâ yıkılmış kentlerin enkazı altında binlerce cesedin olduğu biliniyor. İnsanın yalnızca bunları duyması bile tüylerini ürpertmeye yetiyor. Açlıktan ve susuzluktan bitap düşen Gazzeliler, insani yardım noktalarında suya ve gıdaya ulaşmaya çalışırken hedef alınıyor. İsrail askerleri, bu çaresiz insanlara tuzak kuruyor, keyif için öldürüyorlar. Yani gerçekten de bir insanlıktan çıkma hâli var. İçimde büyük bir isyan yükseliyor, yeter artık bu zalimlik bitsin!
Türkiye’de iktidar ve medyası, lafa gelince İsrail’i kınıyor. Ancak Filistin halkı, gerçekte zerre kadar umurlarında değil. Tüm medya rejimin denetiminde olmasına rağmen, İsrail’in Gazze halkına yaşattığı vahşet açık biçimde yansıtılmıyor, sadece işlerine geldiği ölçüde gösteriliyor. Türkiye, İsrail’le yaptığı anlaşmaları bozmuyor, ihracat kesintisiz devam ediyor. Azerbaycan Türkiye üzerinden İsrail’e petrol satıyor. Bu ikiyüzlü politikalara karşı çıkan ve sokaklarda protesto edenler ise polis şiddetiyle karşılaşıyor. Gençler gözaltına alınıp cezaevine konuyor.
Bugün yanı başımızdaki toprakları boydan boya savaş alevleri sarmış durumda. Filistin, Lübnan, Suriye, Irak ve şimdi de İran… Bu savaş, emperyalist yağma savaşıdır. Sitemizde çıkan birçok yazıda da dile getirildiği gibi, bu bir emperyalist hegemonya savaşıdır. Ortadoğu’da hâkimiyet kurma, enerji kaynaklarını, ticaret yollarını ve pazarları ele geçirme savaşıdır. Gazze’de Filistin halkının yok edilmesi de bu savaşın bir parçasıdır.
ABD destekli İsrail, Gazze’yi tamamen yerle bir etmiş durumda. Bombalar her an, her yerde patlıyor, insanlar yaşamlarını kaybediyor. Eğer Gazze’de gerçekten uyuyabilen biri varsa, bombaların altında uyuyor, yine bombaların sesiyle uyanıyor. Ama bütün dünya sanki kör, sağır ve dilsiz olmuş gibi davranıyor. Müslüman ülkelerdeki insanlardan neredeyse çıt çıkmazken, yine sesini daha gür bir şekilde yükseltenler ABD ve Avrupa’da yaşayan sosyalistler, demokrat ve vicdan sahibi emekçiler oluyor.
Nâzım Usta, ABD’nin Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine attığı atom bombasıyla hayatını kaybeden çocukları, “Kız Çocuğu” adlı şiirinde anlatmış, savaşın dehşetini gözler önüne sermiş, dünyada barışın egemen olmasını dilemişti.
Hiroşima’da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
Evet, ölü çocuklar büyümüyor. Gazze’de öldürülen on binlerce insanın çoğunluğunu çocuklar ve kadınlar oluşturuyor. Filistin’de ölü çocuklar büyümüyor ama yaşayan çocuklar da büyüyebileceklerine inanmıyor. Gazze’deki Filistinli çocukların ve gençlerin gelecekten hiçbir umudu yok. Tek söyledikleri, tek bildikleri şey şu: “Öleceğiz.” Yapılan bir röportajda küçük bir çocuk şöyle diyordu: “Biz Filistinli çocuklar büyümeyiz.” Dünya, zalimlerin dünyası olmuş… Günün her saatinde bombaların patladığı, bazen annesinin, bazen arkadaşının öldüğü bir yerde bir çocuk başka ne düşünebilir? Ama biz bu dünyayı zalimlere mi bırakacağız? Çocukların aç kalmadığı, şiddet görmediği, öldürülmediği bir dünya kuramayacak mıyız?
Bazen vicdanım da aklım da almıyor; dünyanın dörtte üçü suyla kaplıyken insanlar nasıl olur da susuzluktan, açlıktan ölebilir? Buna hiçbir vicdan sahibi insan sessiz kalmamalı. Kendini Müslüman olarak tanımlayan, iktidarı destekleyen insanlardan Gazze’de yaşanan katliamlara dair neredeyse hiç ses duymuyorum. Tıpkı başka meselelerde olduğu gibi yine hiçbir şey yapmadan, sadece “kınıyoruz” diyerek geçiştiriyorlar. Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım, gençlerin artık camiye gitmediğinden şikâyet ediyordu. Ama ne gariptir ki bu arkadaşım, Gazze’de katledilen insanlar için, Afrika’da açlık ve susuzluktan ölen çocuklar için tek kelime etmiyor. Yanı başında cehennemi yaşayan milyonlar varken, hiç oralı olmuyor. Ben konuyu açtığımda ise hemen iktidarı savunmaya başlıyor; bin dereden su getiriyor.
1 Haziranda Madleen adlı tekne, İtalya’nın Sicilya Adası’ndan Gazze’ye doğru yola çıktı. Bu haberi duyduğumda derin bir suçluluk hissettim ve içimden “keşke ben de orada olsaydım” dedim.
Bu gemideki aktivistler, İsrail’in sınır tanımayan haydutluğunu protesto etmek ve bir nebze de olsa insani yardım ulaştırmak için canlarını hiçe sayarak yola çıktılar. Bu beni gerçekten çok derinden etkiledi. İsrail ordusu teknenin Gazze’ye ulaşmasını engelledi ama bence aktivistler amaçlarına bir şekilde ulaştılar. Günlerce Madleen teknesi konuşuldu; vicdan sahibi insanlar dünyanın dört bir yanında onlarla kalben buluştu. Bu yüzden İsrail, tekneye silahlı saldırı düzenlemekten geri durdu ve Madleen’i Aşdod Limanı’na çekerek aktivistleri ülkelerine geri gönderdi. Bugün dünya halklarının vicdanlarında katil İsrail devleti çoktan mahkûm edilmiş durumda. Ancak bununla yetinemeyiz. Bu soykırımı ve emperyalist savaşı durdurmak için daha fazlasını yapmak zorundayız.
ABD’nin ve Avrupa devletlerinin desteğini arkasına alan İsrail başbakanı faşist Netanyahu, hiç kimseyi umursamadan tüm Ortadoğu’da terör estiriyor. Hiçbir yasa ya da ahlaki değeri tanımadan, milyonlarca insanı açlıkla, susuzlukla ve en gelişmiş silahlarla hedef alarak yok etmeye çalışıyor. Aynı haydut ve sınır tanımayan İsrail devleti, bu kez de İran’a savaş açtı, canlı yayında televizyon binalarını bombaladı, masum insanları katletti. Savaş şimdilik durdu ama şimdilik. Dünya tam bir kaosa dönüşmüş durumda. Bir zamanlar yalnızca bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz o füzeler, artık gerçekten başımızın üstünden geçiyor. Savaş alevleri etrafımızı sarmışken ve alevler giderek büyürken öylece oturup bekleyemeyiz. Her an bizler de kendimizi Üçüncü Dünya Savaşının ortasında bulabiliriz. Biz işçiler, emekçiler ve gençler olarak Gazze’deki katliama ve emperyalist savaşa karşı daha güçlü bir şekilde sesimizi yükseltmek zorundayız! Vicdanımızı karartırsak ve insanlığın acılarına sırt çevirirsek biz de insan olmaktan çıkarız! İnsanlığın acılarına sırtımızı dönmeyelim!
Soykırımcı İsrail’e Karşı Dünya Emekçilerinin Mücadelesi Umudu Büyütüyor