Enternasyonal: İşçi Sınıfının Uluslararası Marşı
Gülhan Dildar, 1 Nisan 2014

Bu kavga en sonuncu kavgamızdır artık

Enternasyonalle kurtulur insanlık!

Bundan 143 yıl önce Parisli işçiler ayaklanmış ve bir kent ölçeğinde de olsa siyasi iktidarı ellerine almışlardı. 72 gün boyunca iktidarı ellerinde tutan Parisli komünarlar tarihe unutulmayacak bir iz bıraktılar ve sonraki işçi kuşaklarına iktidar hedefinin gerçekleşebileceğini gösterdiler. İşçi sınıfı birçok kez devrimci kalkışmalara girişmiş ve nihayetinde 18 Mart 1871’de ilk kez siyasi iktidarı ele geçirmişti. Ancak, 1871 Mayısında komünarlar ne yazık ki yenilgiye uğradılar. Parisli kadınlar, erkekler ve hatta çocuklar büyük bir cesaret ve direngenlikle barikat barikat burjuva orduyla çarpıştılar. Sekiz gün süren çarpışmalar sonunda binlerce direnişçi yaşamını yitirdi. Ele geçirilen 17 bin direnişçi günlerce süren kurşuna dizmeyle, bu da yetmeyince burjuva ordusu tarafından kurulan mitralyözlerle yüzlerce kişilik gruplar halinde hunharca katledildi.

“Mitralyözlerle taranan direnişçilerin bedenleri –henüz ölmemiş olanlar da dahil– açılan toplu çukurlara atılarak ortadan kaldırıldı. Burjuvazi, modern tarihin ilk toplu katliamı ve mezarlığı üzerinde zafer sarhoşluğu yaşıyordu. 43 bin komünar tutsak alınarak mahzenlere ve zindanlara kapatılmıştı. Binlerce komünar Paris sokaklarında dolaştırılıyor, burjuva ahalinin önünden geçiriliyor ve onların aşağılamalarına maruz bırakılıyordu. Yargılama ve imha işlemleri 1874’e kadar sürdü. Bugün hâlâ kaç bin kişinin öldürüldüğü kesin olarak bilinmemekle birlikte, en az 30 bin komünarın katledildiği tahmin edilmektedir. Seçmen listesine kayıtlı 90 bin kişinin ortadan kaybolduğu dikkate alınırsa, katliamların ve sürgünlerin gerçek boyutu daha iyi kavranacaktır.” (Utku Kızılok, Proleter Devrimin Şafağı: Paris Komünü, MT, Mart 2007)

Ancak acımasızca gerçekleştirilen bu kıyım, sınıfsız, sömürüsüz, özgür bir dünya yaratma tutkusuyla yola çıkan dünya işçi sınıfının devrimci mücadelesinin önüne geçemedi. Paris Komünü deneyiminden çıkartılan derslerle işçi sınıfı devrimci mücadelede azimle yoluna devam etti. Bu muazzam deneyim için Marx şöyle diyordu: “İşçi Paris, Komün ile birlikte, yeni bir toplumun şanlı öncüsü olarak ebediyen yücelecektir. Şehitlerinin anısı, işçi sınıfının soylu yüreğinde yaşayacaktır. Cellâtlarınıysa tarih, daha şimdiden sonsuz bir teşhir direğine çiviledi ve rahiplerinin tüm duaları, onların günahlarını bağışlamaya yetmeyecektir.”

Başka bir dünya inşa etmek isteyen işçilerin umutları hiçbir zaman kaybolmadı ve bugünlere kadar ulaştı. Bu devrimci tutkunun ve burjuvaziye duyulan sınıf kininin dilden dile günümüze kadar gelmesinde devrimci marşların payı da büyüktür. İşçi sınıfının uluslararası marşı niteliğini kazanan Enternasyonal marşı ise bunların en önemlisidir.

Enternasyonal marşı 1871 Paris Komünü sonrasında Eugène Pottier tarafından yazıldı. Pottier, tarih yazan Parisli işçilerden biriydi. 1816’da Paris’te doğan Pottier, sandık yapımcısı bir zanaatkâr olan babası tarafından 12 yaşında okuldan alındı ve babasının yanında çıraklık yaptı, daha sonra ise kâğıt işçiliğine devam etti. Pottier, işten arta kalan zamanlarını okumaya ayırıyor, düzene duyduğu öfkeyi içeren türküler, şiirler ezberliyordu. Özellikle de “Halk benim ilham kaynağımdır” diyen Béranger’in isyancı türküleri Pottier’i etkiliyordu. Bu şiirlerden etkilenen Pottier de şiir yazmaya başladı. “Yaşasın Özgürlük” adlı ilk şiirini henüz 14 yaşındayken 1830 devrimleri sürecinde yazdı. Pottier genç yaştan itibaren ailesinin Bonapartist rejimi sahiplenmesinin aksine düzen karşıtı safta yer aldı, kahvelerde yaptıkları söyleşilerde şiirleriyle, türküleriyle düzen güçlerini korkutan iyi bir propagandacı oldu. Şubat 1848 devrimlerinde de aktif bir şekilde yer alan Pottier, Haziranda kurşuna dizilmekten kıl payı kurtuldu.

Değişik birçok işe girip çıktıktan sonra resim yapmayı öğrenip Paris’in kumaş üzerine en iyi resim yapan ressamlarından biri olan Pottier, 1867’de Resim Atölyeleri Sendika Odası’nı kurdu. Nisan 1870’te de bu sendika ile I. Enternasyonal’e (Uluslararası İşçi Birliği) katıldı.

1848 devrimleri sürecinde enternasyonalist bilinci daha da gelişen ve sonrasında göğü fethe çıkan komünarlardan biri olan Pottier, Paris Komünü Merkez Komitesi içerisinde de yer aldı. Paris komünarlarının insafsızca katledildiği süreçte pek çok komünist gibi Pottier de yurt dışına çıkarak hayatını kurtarabildi. Rivayete göre kanlı haftadan (22-28 Mayıs 1871) kurtulan Pottier, Enternasyonal’i saklandığı bir çatı katında yazdı.[*] İlk versiyondan sonra şiir birkaç kez, özellikle de 1876-1877’de Pottier ABD’de sürgündeyken, değişikliklere uğradı. Yüreği patronsuz, beysiz, sultansız yepyeni bir dünyanın kurulacağı inancı ve umuduyla dolu olan Pottier, başka bir dünya özlemini ve işçi sınıfının kurtuluşunun kendi ellerinde olduğunu Enternasyonal’in dizelerinde güçlü bir biçimde dile getiriyordu. Ve bugün Enternasyonal hâlâ 143 yıl önceki tazeliğini gücünü koruyor.

17 Mayıs 1873’te birçok sürgün ve siyasi sığınmacı komünar gibi Pottier de, gıyabında ölüme mahkûm edildi. Zor ve sıkıntılı sürgün yıllarında ABD işçi hareketiyle ilişki kurdu ve ABD Sosyalist Partisi kurucuları arasında yer aldı. Komün deneyiminden çıkarılması gereken dersleri, başarısızlığın neden ve sonuçlarını oradaki işçi hareketiyle paylaştı. 1880 affından sonra Paris’e dönen Eugène Pottier, 6 Kasım 1887’de Paris’te hayata gözlerini kapadı. Cenaze törenine on binlerce işçi “Yaşasın Komün!” sloganıyla katıldı.

Pottier, öldüğünde Enternasyonal henüz bestelenmemişti. İşçi sınıfının bu ölümsüz marşı 1888’de Belçikalı bir fabrika işçisi olan Pierre Degeyter tarafından bestelenecekti. Enternasyonal ilk kez 19. yüzyılın dokuma ve maden merkezlerinden biri olan Lille kentinde yapılan bir toplantıda bir işçi korosu tarafından seslendirildi. 1890’lara kadar işçiler 1789 Fransız Devriminden gelen ve ulusal bir marş niteliği taşıyan “Marseillaise”i (Marseyez) söylüyorlardı. İlk dönemler Lille kenti çevresinde gerçekleşen grevlerde söylenmeye başlayan Enternasyonal marşı birkaç yıl içerisinde dünyaya yayılmaya başladı ve Marseillaise’in yerini aldı. Artık mücadeleye girişen işçiler, sıkılı yumruklarıyla burjuvaziye inat grevlerde, mücadele alanlarında Enternasyonal’i söylemeye başladılar.

Enternasyonal Rusya’da 1917 Ekim Devrimiyle kurulan işçi iktidarının da resmi marşı oldu. Ancak yıllarca işçi sınıfının kurtuluşunun Enternasyonalle mümkün olabileceğini dile getiren işçi sınıfının uluslararası marşı Stalinist bürokrasinin egemen olmasıyla birlikte değiştirildi. 1917’den 1940’lara kadar resmi marş olan Enternasyonal marşının yerine Rus şovenizminin öne çıkartıldığı bir ulusal marş getirildi. Tek ülkede sosyalizm anlayışının yarattığı tahrifatlara rağmen insanlığın kurtuluşunun enternasyonalist bir mücadele ile mümkün olacağı gerçeği ortadadır. Dünya işçi sınıfı Enternasyonal marşını her söyleyişinde, bu gerçeği bir tokat gibi Stalinist anlayışın ve burjuvazinin yüzüne vuruyor.

Enternasyonal, dünya işçi sınıfını, geçmişi kökünden silip başka bir dünya kurma arzusuyla en sonuncu kavgayı vermeye çağırıyor. Bugün dünyanın dört bir köşesini emperyalist çıkarları uğruna savaş alanına çeviren, kadın, çocuk demeden her gün acımasızca binlerce emekçinin kanını döken emperyalist-kapitalist güçlerin yaptıkları yanına kâr kalmamalı ve kalmayacak da. Cellâtların döktükleri kan er ya da geç kendilerini boğacak ve bu kan denizinin ufkunda kızıl bir güneş doğacak! Ve o güneşin üzerinde sosyalizm yazacak!


[*] Başka bir rivayete göre ise Enternasyonal’in ilk versiyonu 3. Napolyon’un Sedan’da Prusya ordusu önünde yenik düştüğü ve Fransa’da Cumhuriyet’in ilân edildiği 4 Eylül 1870’in ertesi günü yazıldı ve daha sonra bugünkü haline dönüştürüldü.

İlgili yazılar